Asa-yı Musa — Altıncı Hüccet-i Îmaniye (Onuncu Sözün Dokuzuncu Hakikatı)

vardır. Bizi onun için çalıştırır. Oraya dâvet eder ve oraya nakledeceğine, zâhirden hakikate geçen ve kurb-u huzuruna müşerref olan bütün ervâh-ı neyyire ashâbı, bütün kulûb-u münevvere aktâbı, bütün ukùl-ü nurâniye erbâbı şehâdet ediyorlar ve bir mükâfat ve mücâzât ihzâr ettiğini müttefikan haber veriyorlar ve mükerreren pek kuvvetli vaad ve pek şiddetli tehdit eder, naklederler.
Hulfü’l-vaad ise, hem zillet, hem tezellüldür. Hiçbir cihetle celâl-i kudsiyetine yanaşamaz. Hulfü’l-vaîd ise, ya afdan, ya aczden gelir. Halbuki, küfür cinâyet-i mutlakadır,
Hâşiye affa kàbil değil. Kadîr-i Mutlak ise, aczden münezzeh ve mukaddestir.
Şâhidler, muhbirler ise, mesleklerinde, meşreblerinde, mezheblerinde muhtelif oldukları halde, kemâl-i ittifak ile şu meselenin esâsında müttehittirler. Kesretçe tevâtür derecesindedirler; keyfiyetçe icmâ kuvvetindedirler; mevkîce her biri nev-i beşerin bir yıldızı, bir tâifenin gözü, bir milletin azîzidirler; ehemmiyetçe şu meselede hem ehl-i ihtisas, hem ehl-i ispattırlar. Halbuki, bir fende veya bir san’atta iki ehl-i ihtisas, binler başkalardan müreccahtırlar ve ihbarda iki müsbit, binler nâfîlere tercih edilir. Meselâ, Ramazan hilâlinin sübûtunu ihbar eden iki adam, binler münkirlerin inkârlarını hiçe atarlar.
Elhâsıl, dünyada bundan daha doğru bir haber, daha sağlam bir dâvâ, daha zâhir bir hakikat olamaz. Demek, şüphesiz dünya bir mezraadır, mahşer ise bir beyderdir, harmandır; Cennet, Cehennem ise birer mahzendir.

Hâşiye
Evet, küfür mevcudâtın kıymetini ıskat ve mânâsızlıkla ittiham ettiğinden, bütün kâinata karşı bir tahkir; ve mevcudât aynalarında cilve-i esmâyı inkâr olduğundan, bütün esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif; ve mevcudâtın Vahdâniyete olan şehâdetlerini reddettiğinden, bütün mahlûkata karşı bir tekzib olduğundan, istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki, salâh ve hayrı kabule liyâkati kalmaz. Hem, bir zülm-ü azîmdir ki, umum mahlûkatın ve bütün esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür.
İşte, şu hukukun muhâfazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği, küfrün adem-i affını iktizâ eder. ******* (Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür. (Lokman Sûresi: 13.)) şu mânâyı ifade eder.