harf kadar ona kolay gelir.
Bununla beraber, her tarafa bak ki, hem öyle bir hikmetle her şeyi yerli yerine koyuyor ve öyle mükrimâne herkese lâyık oldukları lütufları yapıyor; hem öyle ihsanperverâne umumi perdeler ve kapılar açıyor ki, herkesin arzularını tatmin ediyor. Hem öyle sehâvetperverâne sofralar kuruyor ki, bütün bu memleketin halklarına, hayvanlarına, herdir tâifesine has ve lâyık, belki her bir ferdine mahsus ismiyle ve resmiyle bir tabla-i nimet veriliyor.
İşte, dünyada bundan muhâl bir şey var mı ki, bu gördüğümüz işler içinde tesadüfî işler bulunsun; veya abes ve faydasız olsun; veya müteaddit eller karışsın; veya ustası her şeye muktedir olmasın; veya her şey ona musahhar olmasın? İşte, ey arkadaş, haddin varsa, buna karşı bir bahane bul!
Yedinci Bürhan
Ey arkadaş, gel! Şimdi bu cüz’iyâtı bırakıp, saray şeklindeki bu acîb âlemin eczâlarının birbirine karşı olan vaziyetlerine dikkat edeceğiz.
İşte, bak: Bu âlemde o derece intizam ile küllî işler yapılıyor ve umumi inkılâblar oluyor ki, âdetâ bütün bu saraydaki mevcud taşlar, topraklar, ağaçlar, herbir şey, birer fâil-i muhtar gibi bütün bu âlemin nizâmât-ı külliyesini gözetip ona göre tevfîk-ı hareket ediyor. Birbirinden en uzak şeyler birbirinin imdadına koşuyor.
İşte, bak: Gàibden acîb bir kafile
Hâşiye 10
çıkıp geliyor. Merkepleri ağaçlara, nebatlara, dağlara benzerler. Başlarında birer tabla-i erzak taşıyorlar. İşte, bak, bu tarafta bekleyen muhtelif hayvanâtın erzaklarını getiriyorlar. Hem de bak, bu kubbede o azîm elektrik lâmbası,
Hâşiye 11
onlara ışık verdiği gibi, bütün taamlarını öyle güzel pişiriyor! Yalnız, pişirilecek taamlar, bir dest-i gaybî tarafından birer ipe takılıp
Hâşiye 12
ona karşı tutuluyor. Bu tarafa da bak: Bu bîçare zayıf, nahif, kuvvetsiz hayvancıklar-nasıl onların başı önünde, latîf gıdâ ile dolu iki tulumbacık
Hâşiye 13
takılmış. İki çeşme gibi, yalnız o kuvvetsiz mahlûk, onu ağzına yapıştırması kâfidir.
Elhasıl: Bütün bu âlemin bütün eşyası, birbirine bakar gibi birbirine yardım eder, birbirini görür gibi birbirine elele verir; birbirinin işini tekmil için birbirine omuz omuza veriyor, bel bele verip beraber çalışıyorlar. Her şeyi buna kıyas et; tâdâd ile bitmez.
İşte, bütün bu haller, iki kere iki dört eder derecesinde kat’î gösterir ki; şu saray-ı acîbin ustasına, yani şu garip âlemin Sahibine her şey musahhardır, her şey Onun hesâbına çalışır, her şey Ona bir emirber nefer hükmündedir, her şey Onun kuvvetiyle döner, her şey Onun emriyle hareket eder, her şey Onun hikmetiyle tanzim olur. Her şey Onun keremiyle muâvenet eder, her şey Onun merhametiyle başkasının imdadına koşar; yani koşturulur. Ey arkadaş, haddin varsa buna karşı bir söz söyle.
Hâşiye 10
Umum hayvanâtın erzakını taşıyan nebâtât ve eşcar kafileleridir.
Hâşiye 11
O azîm elektrik lâmbası Güneşe işarettir.
Hâşiye 12
İp ve ipe takılan taam ise, ağacın ince dalları ve leziz meyveleridir.
Hâşiye 13
İki tulumbacık ise, vâlidelerin memelerine işarettir.