Barla Lâhikası Yirmi Sekizinci Mektubun Sekizinci Meselesinin Üçüncü Nüktesi

Vehhâbî meselesi dünkü gün elime geçti. Baktım, sana göndermek ruhum istedi. Başka bir surette Refet kendi geldi, kendi kitabını kendine götürdü.

Said Nursî
Senin ve Hüsrev’in yazıları beni hiç yormuyor. Çünkü, yanlışları azdır. Fakat başkalar, bir defa kendileri tashih etmeden bana geliyor. Hafızama itimad edip, yalnız tashih edip yoruluyorum. Sâirlerin yazdıklarını sizler mukabele edip, ba’dehu bana gönderseniz daha iyi olur.
• • •


Aziz, sıddık, gayyûr, ciddî kardeşlerim Refet Bey, Hüsrev Efendi,
Sizler çokların medar-ı intibahı oldunuz ve hüsn-ü misâl oldunuz. sırrınca vasıtanızla ve size iktidâ ile hizmet-i Kur’âniyeye girenlerin kazandıkları hasenatın bir misli, inşaallah sahife-i a’mâlinize geçer. Bu defaki, isimlerini yazdığınız Hafız Bekir, Hafız Tahir, Hafız Şükrü efendileri kardeş kabul ettim; talebe olmaya da çalışsınlar. Selâmımı onlara tebliğ ediniz. Size bu defa avâm-ı mü’minîn hakkındaki keramete benzer işler nev’inden ve ma’venet-i İlâhiye tesmiye edilen iki cüz’î hadiseyi söyleyeceğim:
Birincisi: Bir iki arkadaşımız On Dokuzuncu Mektubu yazmışlar. Birisinin dördüncü cüz’ünde salâvat-ı şerife, iki-üç sayfa müstesna, üç-dört salâvattan başka bütün salâvatlar birbirine bakıyor. Ben de hayrette kalarak işaretler koydum. Diğerinde ikinci, üçüncü cüz’ünde beş-altı sayfa müstesna, bütün sayfalarda salâvatları birbirine müvazi, birbirine bakıyor, işaretler vaz ettim. Kime gösterdim, hayrette kaldı. Görenler müttefikan karar verdiler ki, umum Sözlerde mânevî i’câz-ı Kur’ân’ın bir şuâsı in’ikâs ettiği gibi, On Dokuzuncu Mektuptan bilhassa Mucizât-ı Ahmediyenin bir nevi şuâsı salâvat-ı şerife suretinde in’ikâs etmiştir. Hem görenler karar verdiler ki, Sözler’e mahsus, bilhassa On Dokuzuncu Mektuba has bir tarz-ı hat var. Eğer o tarz hatta tevfikan yazılsa, çok garip letafetler