Barla Lâhikası Yirmi Yedinci Mektubun Üçüncü Kısmı Ve Üçüncü Zeylinin Nihayetidir

kıymetçe, mahiyetçe aynı, ufak bir saray-ı vücut âlemi gördüm. Ve feth-i bâb edip temâşâ etmek istedim. Anahtarı yoktu. Birden kardeşimin ağzından işittim. Kapı açıldı. -1- dedim. Gördüm ki, büyük sarayın müştemilâtı ve tezyinatı, o küçük sarayda derc edilmiş. Adeta çarklardan mürekkep bir saat ve çok ipleri hâvi bir nessacdır. Dikkat ettim, o saati kuran ve işleteni ve o ipleri gûna gûna boyayıp dokuyanı, gündüzü gündüz eden güneş olduğu gibi, pek parlak bir surette izah buyurulunca gördüm. Tekrar Elhamdü lillâhi dedim ve şu âlem-i kübrânın fihristesini ve nümunesini elime alınca artık pervasız seyahate çıktım.
Muhterem Üstadım,
Şu söz öyle bir hakikati ders veriyor ki, daha insana yabancı ve bilinmesi mümkün olmayan birşey kalmıyor. Her gördüğü mûnis bir arkadaş oluyor ve susuz vadiler ve geniş sahralar ve koca küre-i arz bir bahçe hükmünde Halık-ı Rahîm tarafından ihzar edilmiş ve tılsımı da olduğu ve tılsımı bulunmazsa ve alınmazsa, o bahçede yaşamak mümkün olmadığı ve yaşasa da her tarafta yabancı olarak ve her hatvesinde istiskal edilerek, hayat değil, belki câmid olarak bulunacağını izah buyuruyorsunuz. Hele bizi her zaman, günde kırk defa havsalamız almayarak "âh" ile geri dönen mirâc-ı mü’min olan namazda -2- sırrı öyle bir düğme olarak gösteriliyor ki, her mü’min kendi vücut âleminde bir elektrik fabrikası görüyor. Ve düğmesini açınca bütün dünyayı ziyayla gösteriyor.
Sevgili Üstadım, "Cenab-ı Hak bu kıymetli eserleri kıyamete kadar mü’min kullarına yetiştirsin" duasıyla hatm-i kelâm eylerim, efendim.
Kusurlu talebeniz
Hafız Ali
• • •

1 Nûr-u îmân ve hidâyet-i Rahmân için Allah’a hamd olsun.

2 "Ancak sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz." Fâtiha Sûresi, 1:5.