Barla Lâhikası Yirmi Yedinci Mektubun Üçüncü Kısmı Ve Üçüncü Zeylinin Nihayetidir

Sevgili Üstadım, hemşirenizin hastalığının had devresi geçmiş; evvelce arz etmiştim. Yüzde yirmisi mevcuttur. Henüz yataktan kalkmadı. Kuvvet ve iktidarı yok. Namaz kılabiliyorsa da vücudu titremekte ve ara sıra arızaya mâruz kalmaktadır. Lehü’l-hamdü ve’l-minne, çok şükür Cenab-ı Hakkın lütûf ve keremine ve bugününe, mazinin sıkıntı ve elemi geçti. Hal-i hazırına şükür ve istikbale tevekkülle meşguldür. Ve siz Üstadıma dualar ediyor ve diyor ki: "?u nur ve hakikat-i Kur’âniye risale-i şerifeleri imdadıma yetişti." Hele Otuz Birinci Mektubun İkinci Lem’asındaki sabır ve tahammül ve şükür bahsine o kadar bağlanmıştır ki, mezkûr risale-i şerifeyi evvel ve âhir ve bilhassa hastalığı sırasında müteaddiden fakire okutmuş ve Cenab-ı Hakka hamd ü senâ etmiş ve diğer Üçüncü Lem’ayı ve sair risale-i şerifeleri okutup dinlemekte ve gözyaşları dökmektedir. Elhamdü lillâhi hâzâ min fadl-i Rabbî.
Bunlar ve diğer risale-i şerifeler hakikat fışkıran, nurlar saçan bir feyizdir. Şu kadar diyebilirim ki, ehl-i dalâlet ve bid’aların en ileri gidenleri ve mülhidlerin en şenîlerini bile imana getireceğine kanaatim var-yeter ki ruhuna nüfuz edebilsin.
Çok şükür, sevgili Üstadımızın sayesinde ve teveccüh ve duasıyla bu Nurlardan mütenevvir ve mütena’im oluyoruz. Hele Gavs-ı Azam Şeyh Geylânî Hazretlerinin kerâmât ve ihbârât-ı gaybiyesini hemşireniz o kadar lezzet ve muhabbetle dinliyor ki, üç sene evvelisi hastalığa tutulduğu vakit, o halinde ve kısmen aklı başında olmadığı zamanlar bahçede ağaçların dallarını tutup, "Ya Abdülkadir-i Geylânî, ya Veysel Karânî, meded!" diye bağırıp sallanıyordu. Bu defa kerâmât ve ihbârât-ı gaybiyesini mufassal surette görmeye ve dinlemeye muvaffak oldu. Bu risale-i şerife, fakire de ziyadesiyle tesir etti, sürur ve gözyaşlarını akıttı ve akıtmakta sa’y ü gayret etti. Muhabbet ve şevkimi artırdı. Şükrümü nasıl ifâ edeceğimi bilemiyorum. Hâlık-ı Lemyezel Hazretlerine karşı vazife-i ubudiyetim noksan, iki cihan serveri Seyyidül-Mürselîn Fahr-i Âlem (sallâllahü teâlâ aleyhi ve sellem) Efendimize karşı ümmetlik vazifesinde kusur ve noksanım ziyade ve hizmet-i Kur’âniyeye karşı bihakkın sa’y ü gayret ve çalışmakta kusur ve noksanım çok olmakla beraber, fakiri siz Üstadımla beraber bulundurup, hâdim-i Kur’ân kardeşlerle birleştirip, hizmet-i Kur’âniyeden-velev ki bir bahr-i ummandan bir katre olsun-fakire hisse verilse, kendimi mes’ut ve bahtiyar addederim. Hamd ü senâ ve şükrüme hadd ü pâyân göremem. Bütün okuduğum arkadaş ve kardeşlerin hepsi hep takdir ve tahsin ve tasdik ediyorlar ve kanaat-i kâmilede bulunuyorlar. Hizmet-i Kur’ân’a şevk ve gayretleri tezayüd ediyor ve bu kafilede ve bu dairedekilere gıpta ediyorlar. Cenab-ı Hâlık ümmet-i Muhammed’in (a.s.m.) kalblerine ilham versin, ruhlarını nurlandırsın, saâdet-i dâreyn ihsan buyursun.
Kardeşiniz, fakir ve muhtaç
Asım

• • •