netice veren müsbet îman hizmeti içinde, her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz. Mesela, kendimi misal alarak derim: Ben eskiden tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemiştim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım birçok hadiselerle sabit olmuş. Mesela, Rusya’da kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfîde idam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor. Fakat bu otuz senedir müsbet hareket etmek, menfî hareket etmemek ve vazife-i İlahiyeye karışmamak hakikati için; bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim.
Cercis Aleyhisselam gibi ve Bedir, Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşılarım.
Evet, mesela, seksen bir hatasını mahkemede ispat ettiğim bir müdde-i umumînin yanlış iddiaları ile aleyhimizdeki kararına karşı, beddua dahi etmedim. Çünkü asıl mesele bu zamanın cihad-ı manevîsidir. Manevî