tenbih ettim, gafil bırakmadım. Tâ yeni bir istibdat onların gafletinden istifade etmesin. Neme lâzım demediğimden cinayet işledim ki, bu mahkemeye girdim.
İkinci Cinayet:
Ayasofya’da, Bayezid’de, Fatih’te, Süleymaniye’de umum ulema ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarla şeriatın ve müsemmâ-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim. Ve mütehakkimane istibdadın şeriatla bir münasebeti olmadığını beyan ettim. Şöyle ki:
hadîsinin sırrıyla, Şeriat âleme gelmiş; tâ isbibdadı ve zâlimane tahakkümü mahvetsin.
Herhangi bir nutuk irad ettim ise; her bir kelimesine kimsenin bir itirazı varsa, bürhân-ı katî ile ispata hazırım. Ve dedim ki: Asıl, Şeriatın meslek-i hakîkisi, hakikat-ı Meşrutiyet-i meşruadır. Demek Meşrutiyeti, delâil-i şer’iye ile kabul ettim. Başka medeniyetçiler gibi taklîdî ve hilâf-ı Şeriat telâkki etmedim. Ve Şeriatı rüşvet vermedim. Ve ulemâ ve Şeriatı,
"Milletin efendisi, onlara hizmet edendir." el-Mağribî, Câmiu’ş-?eml, 1:450, hadis no: 1668, el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:463.