ettiğimiz gibi, bu memleketi de tebrik ederiz. Ve Zülfikar ın zuhurunun mukaddemeleri başlamasıyla din lehinde kuvvetli cereyanların ve aleyhindeki tecavüzün durması ve bir kısmı rücu edip eski hatiatın tamirine çalışması işaretiyle, şimdi bilfiil tezahür ve neşrolması, inşaallah memleket için İslamiyet cihetinde büyük bir faydası olacak ve zulmetleri dağıtacak işaretini veriyor.
Evet, şimalden gelen küfr-ü mutlak cereyanını durduracak, yalnız Risale-i Nur dur. Siyaset, diplomatlık, bu vazifeyi göremez. Onun için, vatanperver ve milliyetçi ve siyasetçiler, Nurlara sarılmaya mecburiyet var. O Zülfikar ın zuhura gelmesi için çalışanların şahs-ı manevisinin, belki herbirisinin kıyametteki defter-i hasenatına yedi yüz sayfasıyla birtek sayfa-i hasenat olmasını rahmet-i İlahiyeden niyaz ediyoruz.
Madem o iman hakikatleri yüksek bir ibadet ve hasenedir ve onunla çokların imanını kurtarmak binler hasene hükmündedir; onun zuhuruna çalışanların herbirisi onu okuyup ve dinleyip itikad etmesiyle, aynen işlediği sair hayratın defteri gibi bir uhrevi senedidir. Elbette onların ve şahs-ı manevisinin ahirette defter-i hasenatından yedi yüz sayfasıyla bir tek sayfa olarak Zülfikar aynen neşrolmak ve bir sayfası hükmüne geçmek, hadsiz bir rahmetin şe nidir.
Saniyen: Gerçi Nurlar girdikleri her yerde galebe eder; fakat mütemerrid ve muannid zındıklar, maddiyunlar, ellerinden geldiği kadar fütuhatına fütur vermek için desiselere ve ehl-i siyasete evham vermeye çabalıyorlar. İnşaallah bir halt edemezler. Fakat ihtiyat her vakit iyidir. Sırren tenevveret düsturu devam ediyor. Ta bunun gibi birkaç mecmua çıkıncaya kadar temkinli ve ihtiyatlı bulunmak lüzumu var. Hatta bu defa sırr-ı
’nın remizli risalesini on üç seneden beri görmediğim halde buraya göndermek bir derece ihtiyat kaidesine muhalif olduğu gibi, herkes anlamaz, hem tevil ve tefsir lazımdır. Çünkü Lahikada bir mektupta yazmıştım ki, iki hakikat mücmelen bana ihtar edilmişti:
Birisi: Bir derece dar bir dairede bir nur gösterilmişti; geniş bir dairede mana verip, kırk sene evvel "Bir nur göreceğiz" diye müjde veriyordum. Hatta Hürriyetten evvel, eski talebelerime de o müjdeyi mükerrer söylüyordum. Zannederdim ki, geniş siyaset dairesinde olacak. Halbuki bu memleketin en ziyade muhtaç olduğu imani ve İslami ve hayat-ı içtimaiye-i İslamiye dairesinde Risale-i Nur u göreceksiniz diye hakikatten bana ihtar edilmiş; bir hiss-i kablelvuku ile musırrane ve tekrarla ben de haber veriyordum, o hak ve hakikatlı meselenin suretini değiştiriyordum.
İkincisi: Şeair-i İslamiyeye ve siyaset-i İslamiyeye darbe vuranlar on iki, on üç, on dört, on altı sene zarfında büyük darbeler yiyecekler diye bana ihtar edildi. Evvelki
Biz verdik. (Kevser Suresi: 1.)