Emirdağ Lâhikası Hiss-i Kablelvukuun Tetimmesi

otuz kırk Hafız Ali leri sümbül verdi ve verecek, kanaatım geldi. Siz, benim tarafımdan ona ve Risale-i Nur’un hizmetine çalışanlara yazınız ki:
Bir iki sene zarfında Denizli kahramanları, yirmi sene kadar Risale-i Nur a hizmet ettiklerinden, biz Risale-i Nur şakirtleri ebede kadar onların bu iyiliklerini unutmayız. Ve Denizli, nazarımızda ikinci bir Isparta hükmüne geçtiği gibi, hapishanesini dahi bir medrese-i Nuriye manasında biliyoruz.
Feyzi nin mektubunda isimleri bulunan ve bilhassa hakim-i adil ile beraber hakiki adalete çalışanlar (Ç.H.M.) ve Avukat Ziya gibi bütün o zatlar, değil yalnız bizi, belki Anadolu yu ve alem-i İslamı manen minnettar eylemişler. Onlar, bizim gibi Risale-i Nur a sahiptirler. Eğer lüzum olsa, elime teslim edilen bir kısım mecmuaları da onlara emaneten okutmak için göndereceğim. Orada kalan kitaplar, lüzumu varsa, muattal kalmamak şartıyla kalabilirler. Büyük mecmua elinde bulunan, muattal bırakmamak ve okutmak ve mümkünse hapishaneyi teşrik etmek şartıyla onun elinde kalsın. Daha isterse, daha başkaları da ona ve oraya göndereyim.
Ben Denizli gibi, az bir zamanda, bize ve Risale-i Nur a metin kahraman sahipleri ve kardeşleri verdiği için, elimden gelse, kemal-i sürur ve sevinçle onların mübarek hapishanesinde bakiye-i ömrümü geçirmek istiyorum. Bizimle çok alakadar ve hapishanede görüştüğümüz veya bana hizmet eden Beylerbeyli Süleyman ve Tavaslı Mehmed Çavuş gibi ne kadar dostlar varsa, hepsine çok selam ediyorum ve her vakit manevi kazançlarımıza ve dualarımıza dahildirler. Ve Feyzi nin mektubunda isimleri bulunan zatlara bilhassa birer birer selam ve umumunun Ramazanlarını ve leyle-i Kadirlerini ruh u canımızla tebrik ediyoruz.
Milaslı Halil İbrahim, hakikaten Risale-i Nur’un demir gibi metin ve sarsılmaz bir şakirdidir. O kasaba onunla iftihar etmeli. Hem o zatın, hem Hasan Feyzi nin haddimden yüz derece ziyade hüsn ü zanları neticesinde yazdıkları parlak manzum iki parçayı, Risale-i Nur a hitap ediyorlar ve benim ehemmiyetsiz şahsımı perde ve arizi bir ünvan olarak yapmışlar diye kabul ediyorum. Yoksa benim ne haddim var ki o meziyetlere sahip olayım. Hem ona, hem Risale-i Nur’un avukatı Ahmed Feyzi ye ve arkadaşlarına ve eski kahraman kardeşlerimizden Şefik e çok selam ve dua ediyoruz.
Kardeşlerim, Ayetü l-Kübra Ramazan da zuhur ettiği gibi, zannımca Ramazan da da matbaadan çıktığını, Isparta ya geldiğini ve Ramazan da serbestiyetle okunması ve camilere okutmak için girmesi gibi, bu Ramazan-ı Şerifte Ayetü l-Kübradan çıkan ve bir saat tefekkür bir sene ibadet manasını taşıyan Hizb-i Nuriye Ayetü l-Kübra dan çıktığı misilli, bizim tesbihatımızda otuzüç defa Ayetü l-Kübra nın berekatı ve feyziyle on dakikada aynı hakikat-ı tevhidi veren iki sayfa kadar Ramazan ın nuruyla kalbe ihtar edildi. Ben de on dakikada Ayetü l-Kübra nın tamamını okuyor gibi ve herbir mertebede,

1 Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. (Muhammed Suresi: 19.)