Filozoflara ve muannidlere karşı masumlar ve ümmilerin masumane ve halisane olan bu elimdeki mecmuası, en büyük bir vasıta-i galebedir; inatları kırıp insafsızları insafa getirmiştir. İşte çok yerlerden bana gönderilen mecmualar ve ümmilerin parçalarını üç mecmua içinde cem etmiştik. Ve mecmuanın başında, bu gelen parça yazılı gördüm, size de gönderiyorum.
Hem bununla, Risale-i Nur’un makbuliyetine delalet eden sekiz parçadan mürekkep yaptığımız bir mecmua ve keramet-i Gavsiye ve Aleviye ve işaret-i Kur’âniyeden başka, lahika ve saireden üç dört parça daha ilave edilen mecmuanın başında yazılmaya layık bir parçayı leffen beraber gönderiyorum.
Umum kardeşlerime, bilhassa masum ve ümmilere selam ve dua eder ve dualarını istiyoruz. Ve bin maşaallah ve barekallah onlara deriz. Onların yazılarını kimler görüyorsa, takdirkarane meftun olur.
Risale-i Nur’un küçük ve masum şakirtlerinden elli altmış talebenin yazdıkları nüshaları bize göndermişler, o parçaları üç cilt içinde cem ettik.
İşte bu mecmuadaki parçaları yazanların nümune olarak bir kısmı şunlardır:
İsimleri Yaşları
Ömer 15
Mustafa 13
Hafız Nebi 14
Hicret 15
Hüseyin 11
Ahmed Zeki 13
Ayşe 11
Hafız Ahmed 12
Mustafa 14
Bekir 9
Ali 12
Ayşe 11
İşte bu mecmuadaki risaleler, bu masum çocukların Risale-i Nur dan ders aldıkları ve yazdıklarının bir kısmıdır. Onların bu zamanda bu ciddi çalışmaları gösteriyor ki, Risale-i Nur da öyle bir manevi zevk ve cazibedar bir nur var ki, mekteplerde çocukları okumaya şevkle sevk etmek için icad ettikleri her nevi eğlence ve teşviklere galebe edecek bir lezzet, bir sürur, bir şevk, Risale-i Nur veriyor ki, çocuklar böyle hareket ediyorlar. Hem bu hal gösteriyor ki, Risale-i Nur kökleşiyor. İnşaallah, daha hiçbir şey onu koparamayacak; ensal-i atiyede devam edecek, gidecek.
Aynen bu masum çocuk şakirtler gibi, Risale-i Nur’un cazibedar dairesine giren ümmi ihtiyarların dahi kırkelli yaşından sonra Risale-i Nur’un hatırı için yazıya başlayıp yazdıkları kırk elli parça, iki üç mecmua içinde derc edildi. Bu ümmi ihtiyarların ve kısmen çoban ve efelerin, bu zamanda, bu acip şerait içinde, herşeye tercihan Risale-i Nur a bu surette çalışmaları gösteriyor ki, bu zamanda Risale-i Nur a ekmekten ziyade ihtiyaç var ki, harmancılar, çiftçiler, çobanlar, yörük efeleri, hacat-ı zaruriyeden ziyade bir hacat-ı zaruriyeyi, Risale-i Nur’un hakaikini görüyorlar.