Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Bütün ruh u canımızla, geçmiş rahmetli ve bereketli ve kerametli ve yağmurlu Mirac-ı Şerifinizi tebrik ve emsal-i kesiresiyle müşerref olmaklığınızı rahmet-i İlahiyeden niyaz ediyoruz. Ve bu sene, aynen geçen sene gibi, Miraç gecesinden evvel, gecede, hiç emsali görülmemiş bir tarzda yağmurun gelmesi ve Miraç Gecesi ve gündüzünde devam etmesi, kainat ve anasır bu mübarek geceyi alkışladığına bir alamet olduğu gibi, Zülfikar ve Asa-yı Musa nın fütuhatlarına-hususan resmi dairelerde-bir emaresi olduğuna kanaatimiz kat idir. Ve bu mübarek gecenin yarısına kadar şiddetli ve çalışmaya bir derece mani bir rahatsızlık ve sancı birdenbire zail olmaları bana kanaat verdi ki, bu mübarek gecede kardeşlerim sıhhat ve afiyetim için duaları, hakkımda makbuliyetinin eseri olduğuna ve o gecenin bir miktarında ziyade hastalık cihetiyle herbir saati on saat kadar sevaplı bulunmasını bir nevi manevi müjde aldım, Allah a şükrettim. "Erhamürrahimine hadsiz şükür olsun" dedim.
Saniyen: Nurun bir kumandanı kardeşimiz Refet Beyin Ankara seyahatiyle Nurlara az bir zamanda büyük bir hizmete muvaffak olduğuna şüphe yoktur. İnşaallah yakında eseri görünecek. Hususan Diyanet Riyasetinin müntesipleri umumen Zülfikar ve Asa-yı Musa mecmualarını takdir ve tahsin ile karşılamaları ve tenkit değil, belki himaye ve müdafaa edeceklerine söz vermeleri, çok ehemmiyetli bir hadisedir ve Zülfikar ve Asa-yı Musa ya parlak bir ilannamedir.
• • •
Muhterem Üstadım Efendim Hazretleri,
Kardeşimiz Müteahhit İsmail Efendi, Hilmi Beyle hususi olarak her zaman görüşmekte olduğundan, bu hususta lazım gelen izahatın verilmesini ona havale ederek, biz doğruca Diyanet Riyasetine gittik. Orada, evvela bizim Isparta da iken tanıdığımız müderris Hasan Hüsnü Bey vardı. Kendisi Diyanet Riyaseti Heyet-i Müşavere azasındandır. Onunla hususi olarak bir müddet görüştüm ve izahat verdim. Bilahare beraberce heyet-i müşavere odasına giderek Ankara ehl-i vukuf raporunda imzası bulunan müderris Yusuf Ziya yı gördüm. Baktım, Zülfikar ve Asa-yı Musa mecmualarıyla, hakkımızda yazılmış olan evraklar önünde duruyordu. Yanında yer gösterdi. Mufassalan izahat verdim. Dedim:
"Sizin raporunuz ve Denizli Mahkemesinin kararı ve Mahkeme-i Temyizin tasdiki varken, kitaplarımıza vuku bulan taarruz ve bizlere verilen bu sıkıntı neden ileri geliyor? Madem cumhuriyet idaresinde kanun herşeyin fevkindedir ve onun hükmü cari olur. Biz kanun huzurunda beraat etmişiz, bundan böyle bize ilişmemek gerektir. Bunun men i, sizin vereceğiniz isabetli bir kararla mümkündür. Yoksa biz hakkımızı arayabiliriz" dedim.