Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ bu günlerde Sûre-i Ankebût’ta,
âyetini okurken birden şiddetli bir vehim geldi ki: "En zayıf hane örümceğin hanesidir. Allah’a şerik yapanlar faraza bilseler, yani imana gelmeyen Kureyş rüesâları eğer bilseler..." mânâsında olan bu âyetin belâğatine münasip bir vaziyet görülmedi.
Birden, aynı zamanda Zülfikar-ı Mucizât-ı Ahmediye’yi tashih için açtım. Birden şu satırlar nazarıma ilişti:
"Birinci hadise: Mânevî tevatür derecesinde bir şöhretle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekir-i Sıddîk ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Hira’nın kapısında iki nöbetçi gibi iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedâr gibi harika bir tarzda kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir.
"Hattâ rüesâ-yı Kureyş’ten, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın eliyle Gazve-i Bedir’de öldürülen Übeyy ibni Halef, mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: ’Mağaraya girelim.’
"O demiş: ’Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki, Muhammed (a.s.m.) tevellüd etmeden bu ağ yapılmış gibidir.’ "
"Allah’tan başka dostlar edinenlerin hali, kendisine ağ ören örümceğe benzer. Halbuki evlerin en çürüğü örümcek yuvasıdır-eğer bilmiş olsalardı." Ankebut Sûresi, 29:41.