Emirdağ Lâhikası Tecümesinin Bir Hülasası

in’ikas eder. Güya Kur’ân müteselsilen âyet ve cümle ve kelimelerine o maksatların nurunu veriyor. Aynada güneş gibi bazan bir kelime, bir cümle; bir küçük Kur’ân’ı gösterir. İşte Kur’ân’a mahsus bu nükte, yani cüz, küll gibi aynı maksadı göstermesi maksadıyla Kur’ân müşahhas bir fert olduğu halde, çok efradı bulunan bir küllî gibi ilm-i mantıkça târif edilir. Demek Kur’ân’da bin Kur’ân’lar var ki, şahs-ı küllî olmuş. Hem öyle de lâzım gelir. Çünkü, hadsiz ve gayet muhtelif tâifelere ders olduğu için, aynı derste hadsiz o tâifeler adedince dersler bulunmak lâzım gelir.
Sual: Eğer denilse: Bu dört maksad-ı asliyeyi bize Bismillah ve Elhamdü lillâh cümlesinde göster.
Cevap: Deriz ki: Madem Bismillah Allah’ın abdlerine bir ders olarak nâzil olmuş, elbette söylemek mânâsında olan kelimesi Bismillah içinde vardır. İlm-i sarf ile, mukadder tâbir edilir. İşte Bismillah’taki takdiri, bütün Kur’ân’daki , (söyle, söyle) lâfızlarının esası ve anası, bu Bismillah’taki ’dür. Buna binaen kelimesinde Risalete işaret olduğu gibi, Bismillah’ta dahi Ulûhiyete remiz var ve ’deki ’nin takdimi, ’ün besmelenin âhirinde mukadder olması hasr ve yalnız mânâsını ifade ettiğinden tevhide işaret ediyor. Yani, yalnız Onun ismiyle başla ve medet al. Ve Rahman isminde adaletin nizamına ve rahmetin cilvelerine işaret var. Çünkü, muhtelif, karmakarışık mevcudat, intizamı ile güzelleşmiş. Ve rahmetin cilvelerine mazhar olabilir. Ve Rahîm’de haşre işaret var. Çünkü, mânâsında hem affetmek, hem rahmet ve şefkat etmek ve bu fâni dünyada o dört mânâ hakikati ile umumî bir surette görünmediğinden elbette bir diyar-ı âharda o mânâlar tamamıyla tezahür edebilir. Hem rahmet ve şefkatin hakikati, dirilmemek üzere ölmekle kabil-i tevfik değildir. Demek Rahîm’deki şefkat, parmağını Cennete uzatmış gösteriyor.
Şimdi ’e bakınız!