İşimize sekte ve hizmetimize fütur vermek için, onların tenbelliklerinden ve tenperverliklerinden ve vazifedarlıklarından istifâde ederler. Onlar, öyle desîselerle onları hizmet-i Kur’âniyeden alıkoyuyorlar ki, haberleri olmadan bir kısmına fazla iş buluyorlar; tâ ki hizmet-i Kur’ âniyeye vakit bulmasın. Bir kısmına da, dünyanın câzibedar şeylerini gösteriyorlar ki, hevesi uyanıp, hizmete karşı bir gaflet gelsin ve hâkezâ...
Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz. Vazifeniz kudsiyedir, hizmetiniz ulvîdir. Herbir saatiniz, bir gün ibâdet hükmüne geçebilecek bir kıymettedir; biliniz ki, elinizden kaçmasın.
Mektûbât, s. 414.
İnsânî zaafların îmân hizmetine mâni olmasına fırsat vermemek
Hem gizli düşmanlarım, hem nefsim, şeytanın telkiniyle zayıf bir damarımı arıyorlar ki, beni onunla yakalayıp Nurlara tam ihlâsla hizmetime zarar gelsin. En zayıf damar ve dehşetli mâni, hastalık damarıdır. Hastalığa ehemmiyet verdikçe, hiss-i nefs-i cisim galebe eder, "zarûrettir, mecburiyet var" der, ruh ve kalbi susturur, doktoru müstebit bir hâkim gibi yapar ve tavsiyelerine ve gösterdiği ilâçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise, fedâkârâne, ihlâsla hizmete zarar verir.