Risale-i Nur’la meşgulken vefât eden, şehadet makámı kazanır
Azîz, sıddık kardeşlerim,
Cenab-ı Erhamü’r-Rahimîne hadsiz şükür olsun ki, bu acîb zamanda ve garip yerde, talebe-i ulûmun kıymetli şerefini ve ehemmiyetli hizmetlerini kazanmayı sizler vasıtasıyla; bizlere de müyesser eyledi. Ehl-i keşf-i kubûrun müşahedesiyle, müteaddit vakıatla, tahsil-i ulûm anında vefat eden bazı müştak ve ciddî bir talebe-i ulûm, şehitler gibi kendini hayatta ve kendi dersiyle meşgul görüyor. Hatta meşhur bir ehl-i keşfe’l-kubûr, vefat eden ve ilm-i sarf ve nahiv okuyan bir talebenin kabrinde Münker-Nekir’e nasıl cevap verecek diye murakabe etmiş ve müşahede edip işitmiş ki; melek-i sual ondan sordu: "Men Rabbüke" "Senin Rabbin kimdir?" dediği zaman, o nahiv dersiyle iştigal ederken vefat eden talebe, o meleğin cevabında demiş: "Men" müptedadır, "Rabbüke" onun haberidir." Nahiv ilmince cevap vermiş. Kendini medresede zannetmiş. İşte bu vakıaya muvafık olarak ben, merhum Hafız Ali’yi aynen hayattaki gibi Risale-i Nur’la meşgul olarak en yüksek bir ilimde çalışan bir talebe-i