73. Cemaatte vâhid-i sahih olmazsa; cem’ ve zam, kesir darbı gibi küçültür. Haşiye
74. Adem-i kabul, kabûl-ü ademle iltibas olunur. Adem-i kabul; adem-i delil-i sübut, onun delilidir. Kabûl-ü adem, delil-i adem ister. Biri şek, biri inkârdır.
75. Îmânî meselelerde şüphe; bir delili, hattâ yüz delili atsa da medlüle îras-ı zarar edemez. Çünkü, binler delil var.
76. Sevâd-ı âzama ittibâ edilmeli. Ekseriyete ve sevâd-ı âzama dayandığı zaman, lâkayd Emevîlik, en nihâyet Ehl-i Sünnet cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salâbetli Alevîlik, en nihâyet az bir kısmı Râfizîliğe dayandı.
77. Hakta ittifak, ehakta ihtilâf olduğundan; bâzan "hak" ehaktan ehaktır, "hasen" ahsenden ahsendir. Herkes kendi mesleğine "Hüve hak" demeli, "Hüve’l-hak" dememeli. Veyâhut "Hüve hasen" demeli, "Hüve’l hasen" dememeli...
Haşiye: Hesapta målümdur ki; darb ve cem’, ziyådeleştirir. Dört kere dört, on altı olur. Fakat, kesirlerde darb ve cem’, bilåkis küçültür. Sülüsü sülüs ile darbetmek tüsü’ olur, yåni, dokuzda bir olur. Aynen onun gibi, insanlarda sıhhat ve istikàmet ile vahdet olmazsa; ziyådeleşmekle, küçülür bozuk olur, kıymetsiz olur!..