göre, nebatatın tohumları gibi "acbü’z-zeneb" tabir edilen bir kısım zerreler, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerreler üzerine beden-i insani neşv ü nema ile teşekkül eder.
İkinci ayetle işaret edilen delil-i adli ise: Evet, görüyoruz ki, alelekser, gaddar, facir zalimler lezzetler, nimetler içinde pek rahat yaşıyorlar. Yine görüyoruz ki, masum, mütedeyyin, fakir mazlumlar zahmetler, zilletler, tahkirler, tahakkümler altında can veriyorlar. Sonra ölüm gelir, ikisini de götürür. Bu vaziyetten bir zulüm kokusu gelir. Halbuki kainatın şehadetiyle, adalet ve hikmet-i İlahiye zulümden pak ve münezzehtirler. Öyleyse, adalet-i İlahiyenin tam manasıyla tecelli etmesi için haşre ve mahkeme-i kübraya lüzum vardır ki, biri cezasını, diğeri mükafatını görsün.
-1-
Bu cümledeki kelimelerin arasında bulunan nazm ve nizam:
1. Bu cümlenin makabliyle bağlanmasını ifade eden
bu rükn-ü imaniyenin burada sarahaten zikredilmesi için, amm olarak zikredilen evvelki cümleden bu cümlenin tahsis lüzumuna binaen atıf yapılmıştır.
2. Takdimiyle hasrı ifade eden
-2- kelimesi, bazı ehl-i kitabın iman ettikleri ahiret, hakiki bir ahiret olmadığına tarizdir. Çünkü, onların
-3- ayet-i kerimesinin hikaye ettiği gibi, "Cehennem ateşi, bizi daima yakacak değil ya! Ancak birkaç gün yakacaktır" gibi sözleriyle ve bir cihette lezaiz-i cismaniyeyi nefiy ve inkar ettiklerinden anlaşıldığına göre, bildikleri ahiret, mecazi bir ahiret imiş.
3. Malum ve mahut olan şeye işaret için vaz edilen
edatı, bütün kütüb-ü semaviyenin lisanlarında deveran eden mahut ahirete işarettir. Veyahut mezkur delail-i fıtriye ile akılların gözleri önünde hazır olan ve ahiret ile anılan hakikate işarettir.
4. Mukadder bulunan neş’enin sıfatına ahiret tabiri, zihinleri neş’e-i ulaya çevirip, ondan neş’e-i uhraya bil’intikal, imkan yolunu göstermek için ihtiyar edilmiştir.
1 Onlar ahirete kesin olarak inanırlar. (Bakara Suresi: 4.)
2
Ahirete.
3
Bakara Suresi: 80.