İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin on yedi on sekiz on dokuz ve yirminci âyetlerinin tefsiri

Ziyanın adem-i devamı yüzünden sür’atli bir yürüyüşle yollarına devam etmeleri mukteza-yı hal ve makam iken, süratsiz, adi bir yürüyüş ifade eden * tabiri, musibetin şiddetinden neş’et eden zafiyet yüzünden, sür’at-i seyre kadir olamadıklarına işarettir.
Sual : İnsanlar yerde yürüdükleri gibi, onların da yürümeleri yerde olmalıdır. Halbuki ’deki zamirin ziyaya raci olması cihetiyle, onların yürümeleri ziyada olduğu anlaşılır.
Elcevap : Onların ziya haricinde yürümeleri mümkün olmadığı için, sanki mesafeleri ve medar-ı hareketleri yalnız ziyaya münhasırdır.
’deki yolcuların evvelce gördükleri zulmet musibetini tazelemek için ikinci bir zulmet daha atıf ve ilave edildiğine işarettir. nın ifade ettiği cüz’iyet ve kıllet ise, yolcuların zulmete karşı besledikleri nefret ve gösterdikleri körlük şiddetinden, fikren zulmeti düşünmediklerine, ancak aleddevam ziya için bir fırsat beklerlerken, birden bire zulmetin hücumuna maruz kaldıklarına işarettir.
’nin berke olan isnadı, berkin ziyasından sonra hücum eden zulmetin, başka zulmetlerden şedit olduğuna işarettir. Ve keza, musibetzede olan yolcuların tahayyüllerine göre, güya berkin ziyasından sonra şu boşluğu dolduran zulmetler hep berk ateşinin sönmesinden meydana gelen dumanlar olduğuna da hayali bir imadır.
Zarar için kullanılan ’deki kelimesi, zulmet musibetinin tesadüfi olmayıp, ancak onların ceza-yı amelleri olduğuna işarettir. Ve musibetzede olan yolcuların, şu boşluğu dolduran zulmetler ve bütün insanlar içerisinden onları kast ve onlara zarar vermek için gönderilmiş olduklarını tahayyül ettiklerine bir remizdir.
Zulmet çöktüğü vakit sükunetle durup depreşmemeleri icap ederken, "ayağa kalktılar" manasını ifade eden tabiri, musibetin şiddetinden ve musibetle çok uğraştıklarından, rüku vaziyetini andıran bellerinde bir tekavvüs peyda olduğuna ve zulmetin ani hücumundan tiksinerek ayağa kalkıp kaçanlar gibi, bellerini doğrulttuklarına işarettir.

* Yürürler.