İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin yirmi altı ve yirmi yedinci âyetlerinin

Makabline cihet-i nazm ve irtibatı:
Evet, Kur’an’ın ihtiva ettiği sıfat ve mezayanın hiçbir kelamda, hiçbir kitapta, hiçbir şahısta bulunmadığı, sure başında ispat edildiği gibi, Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın nübüvveti de Kur’an’ın i’cazıyla ispat edildi. Kur’an’ın i’cazı dahi tahaddi ile, yani muhalifleri muaraza, mübareze meydanına davet etmekle ispat edildi. Çünkü muarazaya yapılan davet, sükut ile cevaplandırıldı. Böyle cihanşümul bir inkılabı söndürmek için yapılan davet üzerine mübareze meydanına gitmeyip sükut etmek, elbette eser-i aczdir. Kur’an-ı Kerimin bu ispatlarına karşı kafirler habt olup ağızlarını açamadıkları gibi, nabızları bile felce uğradı. Yalnız, Kur’an, her hususta hadd-i kemale baliğ olduğundan, uzaktan uzağa bazı ufak itiraz taşlarını atmışlardır.
Ezcümle: -1- ve -2- gibi adi, kıymetsiz misallerden Kur’an’ın getirdiği temsiller, yüksek kelamların kemaline yakışmaz. Bu gibi temsiller, beynennas yapılan mükalemelere, konuşmalara benziyorlar" diye muğalata ile halt etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim, onların o haltlarını bu ayetle başlarına vurmuştur.
Arkadaş! Acele etme, burada bir parça durmak icap eder. Onların pek vahi ve zayıf şüpheleri vardır. Bu şüpheler, müteselsil bazı vehimlerden neş’et etmiştir. O vehimler de, bazı muğalatalardan husule gelmişlerdir.
Onların, Kur’an’ın kemalini tenzil etmek için, Kur’an’ın temsillerini insanların temsillerine kıyas etmeleri, kıyas-ı maalfarıktır; aralarında dünyalar kadar fark vardır. Onları muğalata ile bu kıyasa sevk eden noktalar:
1. Onlar, herşeye, me’luflarına baktıkları nazarla bakıyorlar.
2. Onlar, insanın zihninin, fikrinin, lisanının, sem’inin cüz’i olduklarını ve cüz’i olduklarından, kasten ve bizzat iki şeye beraber taalluk edemediklerini nazara almışlardır.
3. Himmetin yüksek ve alçak kısımlarını tefrik eden mikyasın, iştigal ve ihtimamdan ibaret olduğunu düşünmüşlerdir. Yani, yüksek şeylere ihtimam edenin himmeti yüksektir, alçak işlerde iştiğal edenin himmeti alçaktır.
4. Kıymet ve azametin, himmet nisbetinde olduğunu zannetmişlerdir. Hatta küçük veya alçak birşeyi, yüksek ve büyük şahıslara isnad etmezler. Güya azim insanlar, kıymeti olmayan şeylere tenezzül etmezler ve zayıf, küçük birşey, o büyük himmet ve azameti tahammül edemez.
İşte o boş kafalılar, bu noktalara istinaden, Cenab-ı Hakkı da insanlara kıyas ederek diyorlar ki: "Allah, celal ve azametiyle, insanların konuştukları gibi nasıl insanlar ile tekellüm etmeye tenezzül eder? Ve bu cüz’i ve hakir şeylerden nasıl

1 Onların hali, karanlık bir gecede ateş yakan insanın durumu gibidir. (Bakara Suresi: 17.)

2 Yahut onların hali, şiddetle boşanan yağmura tutunmuş yolcuların misali gibidir. (Bakara Suresi: 19.)