İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin yirmi altı ve yirmi yedinci âyetlerinin

evvelki cümlede mezkur olan -1- ’ye mutabakat için, burada -2- ’nin zikri lazım iken ilaahir, denilmiştir.
-3-
Bu cümle, onların temsilatının sebebini, ille-i gaiyesini anlamak üzere -4- ile yaptıkları istifhama cevaptır. Fakat Kur’an-ı Kerim, usul ittihaz ettiği icaz ve ihtisara binaen, temsilatın akıbetini, yani temsilata terettüp eden dalalet ve hidayeti, ille-i gaiye menzilesinde göstermiştir. Evet, dalalet ve hidayet, temsilata illet olamaz. Eğer illet olsa, cebir olur. Ancak, temsilatın sebep ve ille-i gaiyesi, cumhur-u avamı ikaz ve irşaddır. Sanki onlar, "Niçin böyle oldu? Niçin i’caz bedihi olmadı? Niçin Allah’ın kelamı olduğu zaruri olmadı? Niçin bu temsilat yüzünden vehimlere meydan verildi?" diye bir çok sualleri ortaya çıkardılar. Kur’an-ı Kerim, cümlesiyle, o sual kümesini dağıttı. Şöyle ki:
O temsilatı nur-u iman ile tefekkür edenin nur-u imanı inkişaf eder, kuvvet bulur. Küfür zulmetiyle ve tenkit hırsıyla bakanın da, zulmeti ziyadeleşir ve gözü kör olur. Çünkü nazaridir, bedihi değildir. Evet, bu temsilat, temiz ve yüksek ruhları, mülevves ve alçak ruhlardan tefrik içindir. Bu da, yüksek istidatları neşvünemalandırmakla pis istidatlardan temyiz içindir. Bu dahi, sağlam fıtratları, mücahede ile, bozuk ve hasta fıtratlardan ayırmak içindir. Bunu da, imtihan-ı beşer istilzam ediyor. Bunu dahi, sırr-ı teklif iktiza etmiştir. Teklif ise saadet-i beşer içindir. Saadet ise tekemmülden sonradır.
Sual : Diyorsun ki: "Teklif saadet içindir. Halbuki ekser-i nasın şekavetine sebep, tekliftir. Teklif olmasaydı, bu kadar tefavüt-ü şekavet de olmazdı?"
Cevap : Cenab-ı Hak, verdiği cüz-ü ihtiyari ile ef’al-i ihtiyariye alemini kesbiyle teşkil etmeye insanı mükellef kıldığı gibi, ruh-u beşerde vedia olarak ekilen gayr-ı mütenahi tohumları sulamak ve neşvünemalandırmak için de beşeri teklifle mükellef kılmıştır. Eğer teklif olmasaydı, ruhlardaki o tohumlar neşvünema bulamazdı.
Evet, nev-i beşerin ahvaline dikkatle bakılırsa görülür ki, ruhun manen terakkisini, vicdanın tekamülünü, akıl ve fikrin inkişaf ve terakkisini telkih eden, yani aşılayan, şeriatlardır; vücut veren, tekliftir; hayat veren, Peygamberlerin

1 Bilirler.

2 Bilmezler.

3 Allah, onunla çoklarını dalalete atar ve çoklarını da hidayete götürür.

4 Neyi?