Evet, tevhid ve nübüvvetin ispatları, yalnız delil-i nakli ile sahih değildir. Çünkü devir lazım gelir.
Evet, Kur’an ve Hadisten ibaret olan nakli delillerin sıhhati, nübüvvetin sıhhat ve sıdkına bağlıdır. Eğer nübüvvet de delil-i nakli ile ispat edilirse, muhal lazım gelir. Bunun için, Kur’an-ı Kerim, tevhid ile nübüvveti delail-i akliye ile ispat etmiştir. Amma haşir meselesinin hem akli, hem nakli delillerle ispatı sahihtir.
Delil-i akli ile ispatı,
ayet-i kerimesinin bahsinde beyan edilmiştir. Hülasası: Vücutlarında şek ve şüphe olmayan nizam, rahmet ve nimet, ancak ve ancak haşrin gelmesiyle ve ikinci bir hayatın tahakkuku ile nizam, rahmet, nimet olabilirler. Eğer haşir gelmezse ve ikinci bir hayat tahakkuk etmezse, bunları esmaü’l-ezdaddan addetmek lazım gelir.
Delil-i nakli ise: Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan ile bütün enbiya, haşrin geleceğine ittifak etmişlerdir.
Akli ve nakli deliller ise: Fahreddinü’r-Razi’nin tefsirinde, bu kabil delilleri bildiren ayetler beyan edilmiştir. Hülasa, bilhassa hayvanat ve nebatatta daima vukua gelen haşirlere dikkat edip teemmül eden adam, elde edeceği müteferrik emarelerle haşrin vukuuna, hads ile, yani bir sür’at-i intikal ile hükmedecektir.
Şimdi bu ayetin cümlelerini biribirine bağlayan münasebetlere gelelim.
Evet, bu ayetin cevherlerini nazmeden ve cümlelerinin silsilesine medar-ı bahis olan nokta, "saadet"tir. Şöyle ki:
Saadet-i ebediye, iki kısımdır. Birinci ve en birinci kısmı: Allah’ın rızasına, lütfuna, tecellisine, kurbiyetine mazhar olmaktır. İkinci kısmı ise, saadet-i cismaniyedir. Bunun esasları mesken, ekl, nikah olmak üzere üçtür. Ve bu üç esasın derecelerine göre, saadet-i cismaniye tebeddül eder. Ve bu kısım saadeti ikmal ve itmam eden, hulud ve devamdır. Çünkü saadet devam etmezse, zıddına inkılap eder.
Birinci kısım saadetin aksamı, tafsilden müstağnidir veya gayr-ı kabildir.
İkinci kısım saadetin aksamı ise:
Evet, meskenin en latifi, en cazibedar şekli, etraf-ı erbaası türlü türlü gül ve çiçeklerle müzeyyen, bağ ve bahçelerle muhat, altında sular, nehirler akan kasır ve köşklerdir. Evet, camid kalbleri aşk ve şevkle ihya eden, sönmüş olan ruhları şen ve şad eden, şairlere sermaye olarak şairane teşbihleri, temsilleri, üslupları ilham eden, sular ile hazravat ve nebatattır.
Saadetin ikinci esası olan ekl ise: Me’kulat (yiyecek) kuvvet verdiği cihetle, en iyisi, en lezizi, me’luf olan kısımdır. Yani, insana garip, vahşi olmayan şeylerdir. Çünkü ülfetle, o nimetin derece-i kıymeti bilinir. Lezzet verdiği cihetle de lezzetin
Onlar, ahirete de kesin olarak iman etmiş kimselerdir. (Bakara Suresi: 4.)