Mukaddeme
Ateşin dumana olan delaleti gibi, müessirden esere yapılan istidlale "bürhan-ı limmi" denildiği gibi; dumanın ateşe olan delaleti gibi eserden müessire olan istidlale de "bürhan-ı inni" denir. Burhan-ı inni, şüphelerden daha salimdir.
Bu ayetin, Saniin vücut ve vahdetine işaret eden delillerinden biri de, inayet delilidir. Bu delil, kainatı ve kainatın eczasını ve envaını ihtilalden, ihtilaftan, dağılmaktan kurtarıp bütün hususatını intizam altına almakla kainata hayat veren nizamdan ibarettir. Bütün maslahatların, hikmetlerin, faydaların, menfaatlerin menşei, bu nizamdır. Menfaatlerden, maslahatlardan bahseden bütün ayat-ı Kur’aniye, bu nizam üzerine yürüyor ve bu nizamın tecellisine mazhardır. Binaenaleyh, bütün mesalihin, fevaidin ve menafiin mercii olan ve kainata hayat veren bir nizam, elbette ve elbette bir Nazımın vücuduna delalet ettiği gibi, o Nazımın kast ve hikmetine de delalet etmekle, kör tesadüfün vehimlerini nefyeder.
Ey insan! Eğer senin fikrin, nazarın şu yüksek nizamı bulmaktan aciz ise ve istikra-i tam ile, yani umumi bir araştırmayla da o nizamı elde etmeye kadir değilsen, insanların telahuk-u efkar denilen fikirlerinin birleşmesinden doğan ve nev-i beşerin havassı (duyguları) hükmünde olan fünunla kainata bak ve sayfalarını oku ki, akılları hayrette bırakan o yüksek nizamı göresin.
Evet, kainatın herbir nev’ine dair bir fen teşekkül etmiş veya etmektedir. Fen ise kavaid-i külliyeden ibarettir. Kaidenin külliyeti ise, nizamın yüksekliğine ve güzelliğine delalet eder. Zira nizamı olmayanın, külliyeti olamaz.
Mesela, "Her alimin başında beyaz bir amame var." Külliyetle söylenilen şu hüküm, ulema nev’inde intizamın bulunmasına bakar. Öyleyse, umumi bir teftiş neticesinde fünun-u kevniyeden herbirisi, kaidelerinin külliyetiyle kainatta yüksek bir nizamın bulunmasına bir delildir. Ve herbir fen nurlu bir bürhan olup, mevcudatın silsilelerinde salkımlar gibi asılıp sallanan maslahat semerelerini ve ahvalin değişmesinde gizli olan faydaları göstermekle Saniin kast ve hikmetini ilan ediyorlar. adeta vehim şeytanlarını tard etmek için herbir fen, birer necm-i sakıptır. Yani, batıl vehimleri delip yakan birer yıldızdırlar.
Ey arkadaş! O nizamı bulmak için umum kainatı araştırmaktansa, şu misale dikkat et, matlubun hasıl olur.
Gözle görünmeyen bir mikrop, bir hayvancık, küçüklüğüyle beraber pek ince ve garip bir makine-i İlahiyeyi havidir. O makine mümkinattan olduğundan, vücut ve ademi, mütesavidir. İlletsiz vücuda gelmesi muhaldir. O makinenin bir illetten vücuda geldiği zaruridir. O illet ise, esbab-ı tabiiye değildir. Çünkü o makinedeki ince nizam, bir ilim ve şuurun eseridir. Esbab-ı tabiiye ise, ilimsiz, şuursuz, camid şeylerdir. Akılları hayrette bırakan o ince makinenin esbab-ı tabiiyeden neş’et ettiğini iddia eden adam, esbabın herbir zerresine