Kezalik, nizam-ı alemdeki bütün hikmetlerin, faydaların tam bir ihtiyara ve şamil bir ilme ve kamil bir kudrete yaptıkları şehadetten gaflet eden gafiller, sathi nazarlarınca, tesir-i hakikiyi esbab-ı camideye vermeye mecbur kalmışlardır.
Ey arkadaş! Cenab-ı Hakkın pek ince asar-ı san’atından ve pek yüksek acaib-i kudretinden sarf-ı nazar ederek yalnız tabiat denilen şu asar ve esbabdan en zahir olan in’ikas ve irtisam keyfiyetine bak. Mesela, bir aynayı semaya karşı tuttuğun zaman, semayı, irtifaıyla, nakışlarıyla, yıldızlarıyla celb edip aynada in’ikas ve irtisam ettiren illet-i müessirenin, aynanın yüzündeki hasiyet olduğuna kanaat hasıl edebilir misin? Haşa! Veyahut hakikatte bir emr-i vehmiden ibaret olan cazibe-i umumiyenin, arz ile yıldızları şu boşlukta muntazam tahrik ve tedbirine illet-i müessire olarak telakki ve kabul edebilir misin? Haşa! Bunlar ancak şart ve sebep olabilirler, illet-i müessire olamazlar.
Hülasa: İnsan sathi ve gayr-ı kasti bir nazarla batıl ve muhal birşeye baktığı zaman, hakiki illetini bulamadığı takdirde, çar-naçar sıhhatine veya inkarına kail olmakla kabul etmesi ihtimali vardır. Fakat, talip ve müşteri sıfatıyla kasten ve bizzat dikkatle bakacak olursa, onların hikemiyat dedikleri o batıl meselelerden hiçbirisini de kabul etmez. Ancak, bütün siyasilerin hikmetini ve hükemanın akıllarını zerrelerde farz etmekle eblehane kabul eder.
Sual
: Onların daima iftiharla bahsettikleri tabiat, nevamis ve kuva nedir ki, kendilerini onlarla iknaa çalışıyorlar?
Cevap
: Tabiat dedikleri şey, bir matbaadır, tabi’ değildir. Tabi’, ancak kudrettir. Kanundur, kuvvet değildir. Kuvvet, ancak kudrettedir. Yahut, nasıl ki bildiğimiz şeriat, insanlardan sudur eden ef’al-i ihtiyariyeyi bir nizam ve bir intizam altına alıp tahdit eden kaidelerin hülasasıdır veya devletin işlerini tanzim eden nizamların, düsturların, kanunların mecmuasıdır. Kezalik, tabiat denilen şey de, alem-i şehadetin uzuvlarından ve eczalarından sudur eden ef’al arasında bir nizam ve bir intizamı ika eden İlahi bir şeriat-ı fıtriyedir. Binaenaleyh, şeriat ile devlet nizamı, makul ve itibari emirlerden oldukları gibi, tabiat dahi itibari bir emir olup, hilkatte, yani yaratılışta cari olan adetullahtan ibarettir.
Amma tabiatın bir mevcud-u harici olduğunu tevehhüm etmek, bir fırka askerin, idman ve talim esnasında yaptıkları o muntazam hareketlerini gören bir vahşinin, "Aralarındaki o nizamı idare edip birbiriyle bağlayan ip gibi birşey mevcuttur" diye vahşice ettiği vehme benzer. Binaenaleyh, vicdanı ve aklı vahşi olan bir adam, sathi ve tebei bir nazarla devam ve istimrarını muhafaza eden tabiatın müessir bir mevcud-u harici olduğuna ihtimal verebilir.
Hülasa: Tabiat, Allah’ın san’atı ve şeriat-ı fıtriyesidir. Nevamis ise, onun meseleleridir. Kuva dahi, o meselelerin hükümleridir.