Ezcümle: Risale-i Nur’un erkânından birisi, kat’î bir surette haber veriyor ki, üç dört adam, dünya servetinin hatırı için toplanıp münâfıkane tedbir kurdukları hengâmda, üç gün sonra o üç dört adamın haneleri ve birinin dükkânı yanıp, herbiri binler lira zayiatla tokat yediler.
Hem bir dessas casus adam, Risale-i Nur şakirtleri aleyhinde çalışıyordu ki, onları hapse attırsın. Birgün, serbest olarak "Ben, bir ip ucu bulamadım ki bunları hapse soksam. Eğer bir ipucu bulsam onları hapse sokacağım" diye ilân ettiği vakitten iki gün sonra bir iş yapıp, Risale-i Nur şakirtleri yerinde o adam iki sene hapse girdi.
Hem bedbaht, muannid bir adam, Risale-i Nur aleyhinde, hem şakirtlerinin bir rüknü aleyhinde mütecavizane bulunduğu hengâmda, bir iki gün sonra meyhaneye gidip içe içe çatlamış, orada ölmüş. Bu neviden çok hadiseler var. Demek Risale-i Nur, dostlara tiryak olduğu gibi, düşmanlara da saika oluyor.
Gavs-ı Âzamın, Üstadımız hakkında
. fıkrasıyla, inayet ve teshile mazhar olduğuna ve tevafuk, Risale-i Nur’un kerametinin bir mâdeni bulunduğuna pek çok emarelerden, bu bir iki gün zarfında, küçük ve lâtif, fakat kat’î kanaat veren cüz’î hadiselerin tevafukunda gözümüzle gördüğümüz inayet-i Rabbaniyenin nümunelerinden beş-altısını beyan ediyoruz ki, onlar, bu iki gün zarfında beraber vuku bulmuş.
Birincisi: Dün, Üstadımıza, Risale-i Nur’a ait üç hizmet lazım geldi. Kimse de yok. Biz de uzaktayız. Merdivenden inip, bir çocuğu bulup, bizlere göndermek niyetiyle kapıyı açtı. Risale-i Nur’un o hizmetini görecek fevkalade bir tarzda, dakikasıyla, üç şakirdi kapıya geldiler.
İkincisi: İki seneden ziyade Risale-i Nur’un mühim parçaları, Risale-i Nur’un berekâtıyla hanesi yangından kurtulan Hafız Ahmed kendine yazdırıp, başka bir kaza ve nahiyede bulunan bir iki zat, onları istinsah için aldılar. İki seneden beri ellerinden kaçırıp, mahcubiyetlerinden haber vermedikleri için hem biz, hem Hafız Ahmed, merak, hem hiddet ediyorduk. O kitaplar, bugün geldiği aynı vakit, dün aynı saatte, Üstadımıza, beş seneden beri, her birkaç gün zarfında kolaylık için bir parça yemek pişirmekle hatırını soruyordu. İki seneden beri o âdeti terk etmişti.
Hem komşuluktan da başka yere nakletmesiyle, iki senedir o âdet terk edilmişken, yine dün, o aynı saatte, iki sene evvelki aynı âdetiyle, o zatın hanesinden, aynen eskisi gibi, küçücük bir hatır sormak nev’inde oğlu getirdi. Üstadımız dedi: "İki sene evvelki âdete lüzum kalmamış; siz de komşuluktan gitmişsiniz" dedi. Bugün aynı vakitte, o Hafız Ahmed’in yazdırdığı kaybolan kitaplar, mükemmel bir surette
Muhakkak ki sen inayet gözüyle gözetilip korunmaktasın.