Kastamonu Lâhikası Tahlil

etmeyen ve yirmi bir aydır dünyayı hercümerc eden harplerden hiçbir haber almayan ve çok mühim makamlarda çok mühim adamların dostane temaslarını istiğna edip kabul etmeyen bir adama, ondan korkup, tevehhüm edip, dünyanıza karışmak ihtimaliyle evhama düşüp tarassutlarla sıkıntı vermekte hangi mana var? Hangi maslahat var? Hangi kanun var? Divaneler de bilirler ki ona ilişmek divaneliktir" dedik. O casus da kalktı gitti.
Umum kardeşlerimize, hususan erkânlara ve matbaacılara, hususan Hizb-i Nuriyenin naşirleri olan Hafız Ali, kahraman Tahirî ve Hafız Mustafa ve rüfekalarına birer birer selam ediyoruz.
• • •
Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim,
Cenab-ı Hakka hadsiz şükrediyorum ki, bu acip zamanda, sizin gibi halis, muhlis, mahviyetli, fedakar kardeşleri bize ihsan eylemiş.
Bu defa Hüsrev’in, Hafız Ali’nin, Hafız Mustafa’nın, Küçük Ali’nin birbirine hitaben yazdıkları dört mektuplarını okudum. En derin kalbimde bir sürur, bir hiss-i şükran, bir memnuniyet hissettim. Bu çok kıymettar kardeşlerimin ne derece âli himmet ve yüksek ruhlu, Risale-i Nur hizmetinde ne derece fedakar olduklarını anladım. Ve Risale-i Nur böyle kuvvetli ve halis ellere tevdi edildiğinden, bize kat’î kanaat verdi ki, Risale-i Nur mağlûp olmayacak. Bu kuvvetli tesanüt onu daima yaşattırıp parlattıracak.
Evet, kardeşlerim, sizler, ihlas sırrını tam muhafaza ediyorsunuz. Bu kadar esbab-ı tefrika içinde vahdetinizi muhafaza, hakikaten bir harikadır. Hafız Ali’nin hakikaten müstesna bir mahviyet ve tevazuu içinde ihlası ve fena fil’ihvan düsturunu muhafaza etmesi ve Hüsrev’in hakikaten tedbirce bana ihtiyaç bırakmayacak bir derecede tedbir ve dirayeti ve Hafız Ali gibi yüksek ihlası ve mahviyeti, Hafız Mustafa’nın hizmet-i Nuriyede büyük iktidarı içinde kuvvetli bir sadakati ve fedakarâne teslimiyeti ve hem Abdurrahman, hem Lütfü, hem Hafız Ali manasını taşıyan büyük ruhlu Küçük Ali, Risale-i Nur hizmetini dünyada herşeye tercihan hayatının en büyük maksadı yapması ve sebeb-i ihtilâfa karşı kuvvetli mukavemeti bulunduğunu bu dört mektubunuz bana bildirdi.
Aynı sistemde, meselede alâkadar kahraman Tahirî ve kahraman Rüştü’nün dahi aynı hakikatte ve aynı ahlâkta bulunduklarını hiç şüphe etmiyoruz. Bu altı rüknün, bu muvakkat sarsıntıdan, hakikî bir tesanütle birbirine el ele, omuz omuza, baş başa vermesi, altı yüz, belki altı bin kıymet-i maneviyeyi alıyor diye, Cenab-ı Hakka Risale-i Nur hesabına hadsiz şükür ediyoruz ve sizi de tebrik ediyoruz.