Lem'alar Fihrist

Nur’daki âyetinin rasathanesine girip, îmânın dürbîniyle bu âyet-i hasbiyenin en uzak tabakalarına baktığını beyân etmekte ve dürbîniyle gördüğü esrârı zikretmektedir.
Bu güzel masnûlar, bu tatlı mahlûklar, bu cemâlli mevcudat, Cemîl-i Zülcelâlin cemâl-i kudsîsine ve nihayetsiz güzel Esmâ-i Hüsnâsının sermedî güzelliklerine âyinedarlık ettiklerini ve Risâle-i Nur’un eczâlarında çok kuvvetli delillerle bunların izah edildiğini beyân etmektedir.
ON BEŞİNCİ RİCA
Bu ricâ Denizli hapsinden sonra, Nurların teksirle basılarak intişârı üzerine, fütûhat-ı Nûriyeyi çekemeyen gizli düşman münâfıklar, türlü desîse ve iftirâlarla hükûmeti aleyhe çevirerek Nur Risâlelerini müsâdere ettirip, tetkik edilmesi neticesinde, değil tenkit edip düşmanlık göstermek, belki tetkik eden memurların kalblerini de fethederek, tenkit yerine takdir ettirdiğini; ve bu hâdise Nur dershanelerinin genişlemesine sebep olduğunu; ve bir müddet sonra gizli din düşmanları, pek âdî bahânelerle, zemtıeririn en şiddetli günlerinde Üstâdımızı tevkif ettirerek, büyük, gâyet soğuk, sobasız bir koğuşta hapsettiklerini; ve bu hapiste inâyet-i İlâhiye ile bir hakîkat inkişaf ederek, Nurlann hapishane dâhilinde ve hâricinde intişar ve fütûhâtından dolayı binlerce şükrettiğini; ve rûhuna, "Sen onların zulmü yüzünden hem sevap, hem fâni saatlerini bâkîleştirmeyi, hem mânevî lezzetleri, hem vazife-i ilmiye ve dîniyeyi ihlâs ile yapmasını kazanıyorsun" diye ihtar edilmesi üzerine, bütün kuvvetiyle "El- hamdülillâh" diye duâ ettiğini gâyet güzel beyân etmektedir.
Bu ricânın sonunda, Risâle-i Nur talebeleri, îmân-ı tahkikî kuvvetiyle, bu vatanın her tarafında anarşistliği durdurduğunu; umûmî emniyeti ve âsâyişi muhâfaza ettiklerini; ve yirmi senedir memleketin her tarafındaki Nur talebelerinin hiçbirisinin emniyeti ihlâle dâir bir vukuatlarının bulunmadığını; ve hattâ insaflı bir kısım zabıta memurlarının, "Nur talebeleri mânevî bir zabıtadır, âsâyişi muhâfazada bize yardım ediyorlar; îmân-ı tahkikî ile Nur’u okuyan her adamın kafasında bir yasakçı bırakıyorlar, emniyeti temine çalışıyorlar" diye olan itiraflarını; ve türlü isnat ve iftirâlarla, Kur’ân ve îmân nûruna sed çekmek isteyenlere karşı, Üstâdımızın "Yüz milyon başlann fedâ oldukları bir kudsî hakîkate, başımız dahi fedâ olsun. Dünyayı başımıza ateş yapsanız, hakîkat-i Kur’aniyeye fedâ olan başlar, zındıkaya teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyeden vazgeçmeyecekler inşaallah!" dediğini beyân etmektedir.
ON ALTINCI RİCA
Mahrem ve mühim mecmualar, hususan Süfyâna ve Nurun kerâmetlerine dâir olan risâleler, zamanı gelince neşredilsin diye saklandığı halde, bir aramada

Allah göklerin ve yerin nürudur. (Nur Sûresi: 33.)