-1-
Aziz, sıddık Senirkentli kardeşlerim İbrahim, Şükrü, Hafız Bekir, Hafız Hüseyin, Hafız Recep Efendiler,
Hafız Tevfik ile gönderdiğiniz üç meseleye mülhidler eskiden beri ilişiyorlar.
BİRİNCİSİ:
-2-
Âyetin ifade ettiği zâhir mânâsına göre, "Güneşin hararetli ve çamurlu bir çeşme suyunda gurup ettiğini görmüş" diyor.
İKİNCİSİ:
Sedd-i Zülkarneyn nerededir?
ÜÇÜNCÜSÜ:
Âhirzamanda Hazret-i İsâ’nın (a.s.) geleceğine ve Deccalı öldüreceğine dairdir.
Bu suallerin cevapları uzundur. Yalnız muhtasar bir işaretle deriz ki:
Âyât-ı Kur’âniye, üslûb-u Arabiye üzerine ve zâhir nazara göre umumun anlayacağı bir tarzda ifade ettiği için, çok defa teşbih ve temsil suretinde beyan ediyor. İşte,
yani, güneşin, hararetli ve çamurlu bir çeşme gibi görünen Bahr-i Muhit-i Garbînin sahilinde veya volkanlı, alevli, dumanlı dağın gözünde gurup ettiğini Zülkarneyn görmüş. Yani, zâhir nazarda, Bahr-i Muhit-i Garbînin sevâhilinde, yazın şiddet-i hararetiyle etrafındaki bataklık hararetlenmiş, tebahhur ettiği bir zamanda, o buhar arkasında büyük bir çeşme havzası suretinde uzaktan Zülkarneyn’e görünen Bahr-i Muhitin bir kısmında, güneşin zâhirî gurubunu görmüş. Veya volkanlı, taş ve toprak ve maden sularını karıştırarak fışkıran bir dağın başında, yeni açılmış ateşli gözünde, semâvâtın gözü olan güneşin gizlendiğini görmüş.
1 Onun adıyla. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin. Selâm, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
2 "Nihayet gün batısına vardı ve güneşin hararetli ve çamurlu bir çeşme suyunda gurub ettiğini gördü." Kehf Sûresi, 18:86.