Mektubat Yirmi Sekizinci Mektub

İkincisi: Kur’ân ile tefe’üle ve rüyaya itimada ehl-i hakikat taraftar değiller. Çünkü, Kur’ân-ı Hakîm, ehl-i küfrü kesretle ve şiddetli bir tarzda vuruyor. Tefe’ülde, kâfire ait şiddeti, tefe’ül eden insana çıktığı vakit yeis veriyor, kalbi müşevveş ediyor.
Hem rüya dahi, hayır iken, bazı aks-i hakikatle göründüğü için şer telâkki edilir, ye’se düşürür, kuvve-i mâneviyeyi kırar, sû-i zan verir. Çok rüyalar var ki, sureti dehşetli, zararlı, mülevves iken, tabiri ve mânâsı çok güzel oluyor. Herkes rüyanın suretiyle mânâsının hakikati mabeynindeki münasebeti bulamadığı için, lüzumsuz telâş eder, meyus olur, keder eder.
İşte, yalnız bu cihet içindir ki, ehl-i hakikat gibi ve İmam-ı Rabbânî misilli, başta -1- dedim.
Üçüncüsü: Hadis-i sahihle, nübüvvetin kırk cüz’ünden bir cüz’ü, nevmde rüya-yı sadıka suretinde tezahür etmiş. 2 Demek, rüya-yı sadıka hem haktır, hem nübüvvetin vezâifine taallûku var. Şu Üçüncü Mesele gayet mühim ve uzun ve nübüvvetle alâkadar ve derin olduğundan, başka vakte tÂlik ediyoruz, şimdilik o kapıyı açmıyoruz.
Dördüncüsü: Rüya üç nevidir. İkisi, tabir-i Kur’ân’la, -3- da dahildir, tabire değmiyor. Mânâsı varsa da ehemmiyeti yok. Ya mizacın inhirafından, kuvve-i hayaliye şahsın hastalığına göre bir terkibat, tasvirat yapıyor; yahut gündüz veya daha evvel, hattâ bir iki sene evvel aynı vakitte başına gelen müheyyiç hâdisâtı, hayal tahattur eder, tâdil ve tasvir eder, başka bir şekil verir. İşte bu iki kısım dır, tabire değmiyor.
Üçüncü kısım ki, rüya-yı sadıkadır. O doğrudan doğruya, mahiyet-i insaniyedeki lâtife-i Rabbâniye, Âlem-i şehadetle bağlanan ve o Âlemde dolaşan duyguların kapanmasıyla ve durmasıyla Âlem-i gayba karşı bir münasebet bulur, bir menfez açar. O menfezle, vukua gelmeye hazırlanan hadiselere bakar. Ve Levh-i Mahfuzun cilveleri ve mektubat-ı kaderiyenin numuneleri nevinden birisine rast gelir, bazı vakıat-ı hakikiyeyi görür. Ve o vakıatta bazen hayal tasarruf eder, suret libasları giydirir.
Bu kısmın çok envâı ve tabakatı var. Bazı, aynen gördüğü gibi çıkar, bazen bir ince perde altında çıkıyor, bazen kalınca bir perde ile sarılıyor. Hadis-i şerifte gelmiş ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bidâyet-i vahiyde gördüğü rüyalar, subhun inkişafı gibi 4 zâhir, açık, doğru çıkıyordu.

1 Ne geceyim, ne geceperestim.

2 Buharî, Ta’bir: 2, 4, 10, 26; Müslim, Rüya: 6, 7, 8, 9; Ebû Dâvud, Edeb: 88; Tirmizî, Rüya: 1, 2, 6, 10; İbni Mâce, Rüyâ: 1, 3, 6, 9; Dârîmî, Rüya: 2; Muvatta’, Rüya: 1, 3; Müsned, 2:18, 50, 219, 4:10, 11, 12, 13, 5:316, 319.

3 "Karma karışık, tabire değmez rüyalar." Yusuf Sûresi, 12:44.