vâhidiyetine şehadet ediyorlar.
Evet, leyl ve neharın ihtilâfı, fusul-i erbaanın tahavvülü ve unsurların tebeddülü hengâmlarında meydana çıkan şu güzel mevcudat ve bu lâtif masnuatta devamla cereyan eden mübadele ve devir ve teslim muamelesi kat’î bir şehadetle, sermedî, âlî, dâimüttecellî bir Sahib-i Cemalin vücuduna ve bekasına ve vahdetine şehadet eden kat’î bir bürhandır.
Ve keza, senevî inkılâplarda, müsebbebatla esbabın birlikte ölüm ve zevali ve sonradan ikisinin yine birlikte iâdeleri, esbabın da müsebbebat gibi âciz masnu ve mahlûklardan olduğuna delâlet ettiği gibi, bu masnuat ve mevcudatın, bir Zât-ı Vâhidin müteceddid bir san’atı olduğuna da şehadet eder.
ON ÜÇÜNCÜ LEM’A
:
Arkadaş! Zerrelerden tut, seyyarelere kadar ve nakışlardan şemslere varıncaya kadar herşey, zatında, hakikatinde sabit olan acz ve fakrın lisan-ı haliyle Sâniin vücub-u vücudunu ilân eder.
Ve keza, acziyle beraber, nizam-ı umumînin bozulmaması için, hâmil bulunduğu acip ve mühim vazifeler cihetiyle Sâniin vahdetine delâlet eder. Binaenaleyh, Sâniin vâcip ve vâhid olduğuna herşeyde iki şahit olduğu gibi, Hâlıkın ehad ve samed olduğuna da herbir zîhayatta iki âyet vardır.
ON DÖRDÜNCÜ LEM’A:
Arkadaş! Mevcudat, Cenab-ı Hakkın vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ettiği gibi, celâlî, cemalî, kemalî olan cemî sıfâtına da delâlet etmekle, Hâlıkın zatında naks ve kusur olmadığını ve şuûnatında, sıfâtında ve esmâsında ve ef’âlinde de naks ve kusur bulunmadığını ilân ediyor.
Zira, eserin kemali bilmüşahede fiilin kemaline, fiilin kemali bilbedâhe ismin kemaline, ismin kemali bizzarure sıfatın kemaline, sıfatın kemali hads-i yakînle şuûnatın kemaline delâlet eder. Şe’nin kemali ise, hakkalyakîn bir sûretle Zâtın kemalini gösterir.
Binaenaleyh, bir kasrın ve bir sarayın nukuş ve tezyinatındaki mükemmeliyet, sâni ve mühendisin yaptıkları o nakışlar üstünde ve tezyinat altında görünen ef’âlin mükemmeliyetine delâlet eder.
Ef’âlin mükemmeliyeti dahi, o sâniin taktığı isim ve lâkapların mükemmeliyetini gösterir. Esmânın mükemmeliyeti, sıfâtın mükemmeliyetine delâlet eder. Sıfâtın mükemmeliyeti, şuûnatın mükemmeliyetini tasrih eder. Şuûnatın mükemmeliyeti dahi, o nakkaşın mükemmeliyet-i zâtına delâlet eder.
Kezalik, kâinatta görünen âsârın kemali, hadsî bir müşahedeyle, ef’âlin mükemmeliyetine, ef’âlin kemali de fâilin kemal-i esmâsına, esmânın kemali sıfâtın kemaline, sıfâtın kemali şuûnat-ı zatiyenin kemaline, şuunatın kemali Zât-ı Zülcelâlin kemaline delâlet eder.
İhtar: Kainatın eczasından her bir cüz’ün elli beş lisanla Vahid-i Ehad ve Vacibü’l-Vücudu ilan etmekte olduğunu, Kur’an’ın feyzinden fehmedip, icmalen "Katre" namındaki eserimde beyan etmişimdir. Arzu eden oraya müracaat etsin.