Mesnevi-i Nuriye Nokta

Elhasıl: İkinci bürhanımız olan kitab-ı kainattaki nazım ve nizam, intizam ve telifindeki i’caz güneş gibi gösteriyor ki, bir kudret-i gayr-ı mütenahi, bir ilm-i layetenahi, bir irade-i ezeliyenin eserleridir.
S: Nazım ve nizam-ı tamme neyle sabittir?
Elcevap: Nev-i beşerin havas ve cevasisi hükmünde olan fünun-u ekvan, istikra-i tamme ile o nizamı keşfetmişlerdir. Çünkü, herbir nev’e dair bir fen ya teşekkül etmiş veya etmeye kabildir. Herbir fen, külliyet-i kaide hesabıyla, kendi nev’indeki nazım ve intizamı gösteriyor. Zira, herbir fen kavaid-i külliye desatirinden ibarettir. Demek, şahsın nazarı, nizamı ihata etmezse, cevasis-i fünun vasıtasıyla görür ki, insan-ı ekber, insan-ı asgar gibi muntazamdır. Herbir şey, hikmet üzere vaz edilmiştir. Faydasız, abes yoktur. şu Haşiye bürhanımız değil yalnız erkanı ve azası, belki bütün hüceyratı, belki bütün zerratı birer lisan-ı zakir-i tevhid olarak büyük bürhanın sada-yı bülendine iştirak ederek La ilahe illallah diye zikrediyorlar.
ÜÇÜNCÜ BURHAN: Kur’an-ı Azimüşşandır. şu bürhan-ı natıkın sinesine kulağını yapıştırsan işiteceksin, "Allahü La İlahe İlla Hü"yu tekrar ediyor. Hem gayet mükemmel semeratıyla, meyvedar bir ağacın menba-ı hayatı olan cürsüme olmazsa veya kökü bozuksa, semere vermez. şu bürhanımız dallarında meyve-i hak ve hakikat o kadar çoktur ve o kadar doğrudur ki, şüphe bırakmaz ki, cürsümesinde olan mesele-i tevhid, hiç vehim bırakmaz derecede kuvvetli, doğru bir hak ve hakikati tazammun ediyor. Hem şu bürhanın alem-i şehadet tarafına tedelli etmiş olan ahkama dair dalı, bütün sıdk ve hak ve hakikat olduğuna, bizzarure alem-i gayb tarafına uzanan tevhide ve gayba dair gusn-u azamı (ağaç dalı) yine sabit hakaikle meyvedardır.
Hem derince şu bürhan tersim edilse anlaşılır ki, onu gösteren zat, neticesi olan mesele-i tevhidde o kadar emindir ki, hiçbir şaibe-i tereddüt hiçbir tarafında ihsas edilmiyor. Hem o neticeyi bütün hakaike esas addederek, müselleme ve zaruriye olduğunu bütün kuvvet-i beyanıyla ve ısrarıyla ona giydiriyor. Ve başka şeyleri ona irca ediyor. Temel taşı o şedit kuvvet, sun’i olamaz. Hem de, üstündeki sikke-i i’caz her ihbarını tasdik eder, tezkiyeden müstağni kılar. Adeta ihbaratı binefsiha sabit umurlardandır. Evet, şu bürhan-ı münevverin altı ciheti de şeffaftır. Üstünde i’caz, altında mantık ve delil, sağında aklı istintak, solunda vicdanı istişhad, önünde, hedefinde hayır ve saadet, nokta-i istinadı vahy-i mahzdır. Vehmin ne haddi var ki girebilsin!
Marifet-i Sani denilen kemalat arşına uzanan miraçların usulü dörttür.

Haşiye
Delaletçe siması bir Hu lafzına benzer ki, o Hü’nun herbir cüz’ü küçük Hü’lardan, herbir küçük Hü’da küçücük Hü’lardan teşekkül etmiştir.