köprüdür. Ve misal, alem-i cismaniyle alem-i ruhani arasında bir köprüdür. Bahar, kışla yaz arasında ayrı bir nevi köprüdür. Kıyamette ise, inkılap bir değildir. Pek çok ve büyük inkılaplar olacağından, köprüsü de pek garip, acip olması lazım gelir.
İ’lem eyyühe’l-aziz!
İnsanın ba’delmevt, Halık-ı Rahman ve Rahime rücüu hakkında ilanat yapan şu
-1- gibi ayetlerde büyük bir beşaret ve teselli olduğu gibi, ehl-i isyana da büyük tehditleri ima vardır.
Evet, bu ayetlerin sarahatine göre, ölüm, zeval, firak, adem kapısı ve zulümat kuyusu olmayıp ancak Sultan-ı Ezel ve Ebedin huzuruna girmek için bir medhaldir. Bu beşaretin işaretiyle, kalb adem-i mutlak korkusundan, eleminden kurtulur. Evet, küfrün tazammun ettiği cehennem-i maneviyeye bak:
-2- hadis-i kudsisi sırrınca, Cenab-ı Hak kafirin zan ve itikadını daimi bir azab-ı elime kalb eder. Sonra, iman ve yakin ile, Cenab-ı Hakkın likasından sonra, rızasından sonra, rüyetinden sonra mü’minler için hasıl olan lezzetlerin derecelerine bak. Hatta Cehennem-i cismani, arif olan mü’min için, asiye kafirin cehennem-i manevisine nisbeten cennet gibidir.
Arkadaş! Âlem-i bekaya delalet eden berahinden maada, arkasında saflar teşkil edip dualarına bir ağızdan "Âmin! Âmin!" söyleyen enbiya, evliya, sıddikin imamları, Mahbub-u Ezelinin Habib-i Ekremi Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın tazarruatı, duaları, alem-i bekada insanın bekasına pek büyük bürhan ve kafi bir vesiledir. Çünkü, kainatı serapa istila eden şu hüsünler, güzellikler, cemaller, kemaller, o Habibin tazarruatını işitmemek veya kabul etmemek kadar çirkin, kabih, kusur, naks addedilecek birşeye müsaade eder mi? Cenab-ı Hak bütün nekaisten, çirkin şeylerden münezzeh, müberra değil midir? Elbette münezzehtir.
İ’lem eyyühe’l-aziz!
Cenab-ı Hakkın verdiği nimetleri söyleyip ilan ve tahdis-i nimet etmek, bazan gurura ve kibre incirar eder. Tevazu kastıyla da o nimetleri ketmetmek iyi değildir. Binaenaleyh, ifrat ve tefritten kurtulmak için istikamet mizanına müracaat edilmeli. şöyle ki:
Herbir nimetin iki veçhi vardır. Bir veçhi insana aittir ki, insanı tezyin eder, medar-ı lezzeti olur. Halk içinde temayüze sebep olur. Mucib-i fahr olur, sarhoş olur. Malik-i Hakikiyi unutur. En nihayet kibir ve gurur kuyusuna düşürtür.
İkinci veçhi ise, in’am edene bakar ki, keremini izhar, derece-i rahmetini ilan, in’amını ifşa, esmasına şehadet eder. Binaenaleyh, tevazu, ancak birinci vecihte tevazu olabilir. Ve
"Dönüş Onadır." Ra’d Süresi, 13:36. "Herkesin dönüşü Onun huzurunadır." Maide Süresi, 5:18. "Hepinizin dönüşü Onadır." Bakara Süresi, 2:245. "Hepinizin dönüşü Onadır." Hüd Süresi, 10:4.
"Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim." Buhari, Tevhid: 15, 35; Müslim, Tevbe: 1, Zikr, 2, 19; Tirmizi, Zühd: 51, Daavat: 131; İbni Mace, Edeb: 58; Darimi, Rikak: 22; Müsned, 2:251, 315, 391, 412, 445, 482, 516, 517, 524, 534, 539, 3:210, 277, 491, 4:106.