Silsile-i nesebin ortasında, bir dedenin yerinde kendini farz et, otur. Sonra, mevcudat-ı maziye kafilesine dahil olan ecdadınla henüz istikbal rahminde kalıp peyderpey vücuda çıkan evlat ve ahfadın arasında bir tefavüt var mıdır? İyice bak! Evvelki kısım ilim ve itkan ile Saniin masnuu olduğu gibi, ikinci kısım da aynen o Saniin masnuu olacaktır. Her iki kısım da Saniin ilmi ve müşahedesi altındadır. Bu itibarla, ecdadın iadeten ihyası, evladının icadından daha garip değildir. Belki daha ehvendir. İşte bu mukayeseden anlaşıldı ki, vukuat-ı maziye, Saniin bütün imkanat-ı istikbaliyeye kadir olduğuna şehadet eden birtakım mucizelerdir.
Evet, kainat bostanında görünen şu mevcudat ve ecram, Halıklarının herşeye kadir ve herşeye alim olduğuna delalet eden harikalardır.
Kezalik, nebatat ve hayvanat, envaıyla, efradıyla, Sanilerinin herşeye kadir olduğuna şehadet eden san’at harikalarıdır. Evet, kudretine nisbeten zerratla şümus mütesavi olduğu gibi, yaprakların neşriyle beşerin haşri de birdir. Ve keza, ağaçların çürümüş, dağılmış yapraklarının iadeten ihyası arasında fark yoktur.
İ’lem eyyühe’l-aziz!
Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan büyük bir ölçüde tekrar ettiği ihya-yı arz ve toprak unsuruna nazar-ı dikkati celb ettiğinden, kalbime şöyle bir feyiz damlamıştır ki:
Arz, alemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir. Ve tevazu, mahviyet gibi maksuda isal eden yolların en yakını da topraktır. Belki toprak, en yüksek semavattan Halık-ı Semavata daha yakın bir yoldur. Zira, kainatta tecelli-i rububiyet ve faaliyet-i kudrete ve makarr-ı hilafete ve Hayy-u Kayyüm isimlerinin cilvelerine en uygun, topraktır. Nasıl ki arş-ı rahmet su üzerindedir; arş-ı hayat ve ihya da toprak üstündedir. Toprak, tecelliyat ve cilvelere en yüksek bir aynadır. Evet, kesif birşeyin aynası ne kadar latif olursa, o nisbette suretini vazıh gösterir. Ve nurani ve latif birşeyin de aynası ne kadar kesif olursa, o nisbette esmanın cilvelerini cilalı gösterir. Mesela, hava aynasında, yalnız şemsin zayıf bir ziyası görünür. Su aynasında şems ziyasıyla görünürse de elvan-ı seb’ası görünmüyor. Fakat toprak aynası, çiçeklerinin renkleriyle, şemsin ziyasındaki yedi rengi de gösterir.
olan Hadis-i şerif, bu sırra işareten şehadet eder. Eyleyse, arkadaş, topraktan ve toprağa inkılap etmekten, kabirden ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme!
İ’lem eyyühe’l-aziz!
Aklım yürüyüş yaparken, bazan kalbimle arkadaş olur. Kalb zevkiyle bulduğu şeyi akla veriyor. Akıl berveçh-i mutad, bürhan şeklinde bir temsille ibraz ediyor. Mesela:
Fatır-ı Hakimin kainattan sonsuz bir uzaklığı olduğu gibi, sonsuz bir kurbiyeti de vardır. Evet, ilim ve kudretiyle batınların en batınında bulunduğu gibi, fevklerin de en fevkinde bulunuyor. Hiçbir şeyde dahil olmadığı gibi, hiçbir
"Kulun Rabbine en yakın olduğu an, onun secde halidir."el-Münavi, Feyzü’l-Kadir, 2:68, hadis no:1348; el-Beyhaki, es-Sünenü’l-Kübra, 2:110.