Muhakemat Dördüncü Mesele

noktaları intihap ve rapt-ı maksada ittisal ettiriyor. Eğerçi hariçte ve husulde birbirinin narı veya nuru birbiriyle görünmediği halde, zihinde ve üslûpta teânuk ve musahabet edebilirler. Hîna ki, kıssa hisse içindir. Sana ne lâzım teşrihatı nasıl olursa olsun, sana taâlluk edemez. Kendi hisseni al, git. Hem de Onuncu Mukaddemeden istizhar et. Göreceksin: Mecaz mecaza kapı açar, zâhirperestleri dışarıya sürüyor.
Malûm olsun ki, esâlîb-i Arapta tecellî eden hüccetullahın miftahı, yalnız istiare ve mecaz üzerine müesses ve asl-ı i’câz olan belâgattir. Yoksa, şöhret sebebiyle yalancı hadsle lâkîta olunan ve rızaları olmadığı halde esdâf-ı âyâtta saklanan boncuklar değildir. İstersen Onuncu Mukaddemenin Hâtimesini istişmamla zevk et. Zira, hitamı misktir. Ve içinde baldır. Hem de caizdir ki, meçhulü’l-keyfiyet olan sed, başka yerde sair alâmât-ı kıyamet gibi mestur ve kıyamete kadar bakî ve bazı inkılâbatıyla meçhul kalarak kıyamette harap olacaktır.
İşaret
Malûmdur: Mesken, sakinlerinden daha ziyade yaşar. Kale, ehl-i tahassundan daha ziyade ömrü uzundur. Sükûn ve tahassun, vücudunun illetidir, beka ve devamına değildir. Beka ve devamına olsa da, istimrar ve adem-i hulüvvü iktiza etmez. Birşeydeki garazın devamı, belki terettübü, o şeyin devamının zaruriyatından değildir. Pek çok binalar süknâ veya tahassun için yapılmışken, hâvî ve hâlî olarak ortada muallâk kalıyor. Bu sırrın adem-i tefehhümünden, tevehhümlere yol açılmıştır.
Tenbih
Şu tafsilden maksat; tefsiri te’vilden, kat’îyi zannîden, vücûdu keyfiyetten, hükmü etrafın teşrihatlarından, mânâyı masadaktan, vukuu imkândan temyiz ve tefrikle bir yol açmaktır.

"Nihayet gün batısına vardı ve güneşin hararetli ve çamurlu bir çeşme suyunda gurub ettiğini gördü." Kehf Sûresi, 18: 86.