Kadîr-i Mutlak, daha ahsen suretini dilemiş ki, o Sultan-ı Ezelînin lûtfuyla, maddiyata minnet etmeden, hâzâ min fazlı Rabbî, elhamdü lillâh, Isparta’da Risale-i Nur’un telifine menba olması ve mânevî Medresetü’z-Zehra hükmüne geçmesi, pâyansız kusurlarımızın belki de setrine inşaallah vesile olmasını Cenab-ı Erhamürrâhimînden dileyerek, işbu destgâh-ı mânevîyi tahkîmen Osman-ı Hâlidînin kıymettar ve mânidar, sadık ve meşhur ihbaratının hedef ve masruf-u lehi günden daha âşikâr bir halde zuhur etmiştir.
Şu mütevâli vekayi-i müsbete biz âciz hizmetçilere vazife-i aslîmizde ayrıca nazar-ı dikkati celbettiğine muttali olduktan sonra, bin hamd ü sena ile huzur-u Üstada birer birer vücud-u mânevîmizle arz-ı endam eder ve bübarek ellerini öperiz. Aynı gayeye yardıma koşan ve aynı destgâhın alâkadarları olan Küçük Hüsrev ve Feyzi, Nazif, Emin, Tahsin, Tevfik, Hilmi gibi kardeşlerimize arz ederiz.
Risale-i Nur şakirtlerinden
Hasan, Osman, Tâhirî, Abdullah
Hulûsi-i Sâni Sabri
Aziz kardeşlerim
Bugünlerde Tefsirin ve Onuncu Sözün tevafukatına baktım. Kendi kendime dedim ki: "Bu ziyade tafsilat israftır. Ehemmiyetli meseleler çoktur; vakit zayi olmasın." Birden ihtar edildi ki: "O tevafuk altında çok ehemmiyetli meseleler vardır. Hem madem tevafukta bir inayet-i hassa ve bir iltifat-ı Rahmani Risaletün-Nura karşı tezahür etmiş; o iltifata karşı hüsn-ü şükran ve memnuniyet ve müteşekkirane sevinç ne kadar ifratkarane de olsa, israf olamaz." Bu ihtar mücmelini iki cihetle izah edeceğim.
Birincisi:
Herşeyde-ne kadar cüz i olsa da-bir kast ve iradenin cilvesi bulunmasıdır, tesadüf hakiki olarak bulunmamasıdır.
Evet, kesretin en dağınık ve en ziyade tesadüfe verilen, kelimattaki hurufatın vaziyetleridir. Hususan kitabette, madem hiç münasebeti olmayan ve ihtiyar-ı beşer karışmayan hurufatın vaziyetlerinde bir tenasüb, bir nizam bulunuyor; elbette bir irade-i gaybi tahtında vaziyetler veriliyor. Hiçbir şey, daire-i ilim ve kudretinden hariç olmadığı gibi, daire-i irade ve meşietten dahi hariç değildir ki, böyle cüz’i ve dağınık şeylerde dahi bir tenasüb gözetiliyor ve tanzim ediliyor. Ve o tanzim içinde irade-i amme cilvesinden inayet-i hassa suretinde Risaletün-Nura bir imtiyaz nevinden hususi bir teveccüh görülmüş. Ben bu derin meseleyi tam görmek için İşaratül-İcazın tevafukatına dikkat ettim ve kati bir kanaatle o sırrı bildim ve hissettim.