ölüm, ehl-i imân hakkında idâm-ı ebedîden terhis tezkeresine çevrildiği, hakikat-i Kur’âniye ile gösterilmiş; ve ehl-i dalâlet ve sefâhet hakkında, gözle göründüğü gibi, bir idâm-ı ebedîdir, bütün mahbubâtından ve mevcudâttan bir firâk-ı lâyezâlîdir. Elbette ve elbette, hiç şüphe kalmaz ki, en bahtiyar odur ki, sabır içinde şükretmek ve hapis müddetinden tam istifade ederek Nurların dersini alarak istikàmet dairesinde imânına ve Kur’ân’a hizmete çalışmaktır.
Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır.
Ey hapis musîbetine düşen bîçareler! Mâdem dünyanız ağlıyor ve hayatınız acılaştı. Çalışınız; âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayat-ı bâkiyeniz gülsün, tatlılaşsın; hapisten istifade ediniz. Nasıl, bâzan ağır şerâit altında düşman karşısında bir saat nöbet, bir sene ibâdet hükmüne geçebilir; öyle de sizin, bu ağır şerâit altında, herbir saat ibâdet zahmeti, çok saatler olup, o zahmetleri rahmete çevirir.
Azîz, sıddık kardeşlerim,
Hapis musîbetine düşenlere ve onlara merhametkârâne sadâkatle hariçten gelen erzaklarına nezâret ve yardım edenlere kuvvetli bir teselliyi Üç Noktada beyân edeceğim:
• Birinci Nokta: Hapiste geçen ömür günleri, herbir gün, on gün kadar bir ibâdet kazandırabilir. Ve fânî saatleri, meyveleri cihetiyle, mânen bâkî saatlere çevirebilir. Ve beş on sene ceza ile, milyonlar sene haps-i ebedîden kurtulmaya vesîle olabilir.
İşte ehl-i imân için bu pek büyük ve çok kıymettar kazanç şartı, farz namazını kılmak ve hapse sebebiyet veren günahlardan tevbe etmek ve sabır içinde şükretmektir. Zâten hapis, çok günahlara mânidir, meydan vermiyor.
• İkinci Nokta: Zevâl-i lezzet elem olduğu gibi, zevâl-i elem dahi lezzettir. Evet, herkes geçmiş lezzetli, safâlı günlerini düşünse, teessüf ve tahassür elem-i mânevîsini hissedip "Eyvah" der. Ve geçmiş musîbetli, elemli günlerini tahattur etse, zevâlinden bir mânevî lezzet hisseder ki, "Elhamdülillâh, şükür, o belâ sevâbını bıraktı, gitti" der, ferahla teneffüs eder. Demek, bir saat muvakkat elem, ruhta bir mânevî lezzet bırakır ve lezzetli saat, bilakis, elem bırakır.
Allah’ın adıyla. • Onu her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.