Sözler — İkinci Makam

veriyorum ki, her istediği yerde âb-ı hayatı onunla çeker. Sen de Benim kavânîn-i rahmetime istinad etsen, şöyle, ona benzer veyahut ona yakın bir âleti elde edebilirsin. Haydi et!"
İşte, beşer terakkiyâtının mühimlerinden birisi, bir âletin icadıdır ki, ekser yerlerde vurulduğu vakit suyu fışkırtıyor. Şu âyet, ondan daha ileri, nihâyât ve gàyât-ı hududunu çizmiştir. Nasıl ki evvelki âyet, şimdiki hal-i hazır tayyâreden çok ileri nihayetlerinin noktalarını tâyin etmiştir.
Hem meselâ, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın bir mu’cizesine dâir:
-1-
Kur’ân, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın nasıl ahlâk-ı ulviyesine ittibâa beşeri sarîhan teşvik eder. Öyle de, şu elindeki san’at-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbânîye remzen terğib ediyor. İşte şu âyet işaret ediyor ki: "En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise, ey insan ve musîbetzede benîâdem! Me’yus olmayınız. Her dert, ne olursa olsun, dermânı mümkündür; arayınız, bulunuz. Hattâ, ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür."
Cenâb-ı Hak, şu âyetin lisân-ı işaretiyle mânen diyor ki: "Ey insan! Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim: biri mânevî dertlerin dermânı, biri de maddî dertlerin ilâcı. İşte, ölmüş kalbler nur-u hidâyetle diriliyor. Ölmüş gibi hastalar dahi, onun nefesiyle ve ilâcıyla şifâ buluyor. Sen de benim eczahâne-i hikmetimde her derdine devâ bulabilirsin. Çalış, bul! Elbette, ararsan bulursun." İşte beşerin tıp cihetindeki şimdiki terakkiyâtından çok ilerideki hududunu, şu âyet çiziyor ve ona işaret ediyor ve teşvik yapıyor.
Hem meselâ, Hazret-i Dâvud Aleyhisselâm hakkında -2-, Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm hakkında -3- âyetleri işaret ediyorlar ki, telyîn-i hadîd en büyük bir ni’met-i İlâhiyedir ki, büyük bir peygamberinin fazlını onunla gösteriyor.
Evet, telyîn-i hadîd, yani demiri hamur gibi yumuşatmak ve nühâsı eritmek ve mâdenleri bulmak, çıkarmak, bütün maddî sanâyî-i beşeriyenin aslı ve anasıdır ve esâsı ve mâdenidir. İşte şu âyet işaret ediyor ki: "Büyük bir resûle, büyük bir halîfe-i zemine, büyük bir mu’cize sûretinde, büyük bir ni’met olarak, telyîn-i hadîddir ve demiri hamur gibi yumuşatmak ve tel gibi inceltmek ve bakırı eritmekle ekser sanâyî-i umumiyeye medâr olmaktır." Mâdem bir resûle, hem halîfe, yani hem mânevî, hem maddî bir hâkime, lisânına hikmet ve eline san’at vermiş. Lisânındaki hikmete sarîhan teşvik eder. Elbette, elindeki san’ata dahi terğib işareti var.
Cenâb-ı Hak, şu âyetin lisân-ı işaretiyle mânen diyor:

1 Allah’ın izniyle anadan doğma körleri ve alaca hastalığına tutulanları iyileştirir ve ölüleri diriltirim. (âl-i İmrân Sûresi: 49.)

2 Demiri onun için yumuşattık. (Sebe’ Sûresi: 10.) • Ona ilim ve hikmet ile hakkı ve bâtılı açıkça ayırt eden bir ifade gücü verdik. (Sâd Sûresi: 20.)

3 Erimiş bakırı ona sel gibi akıttık. (Sebe’ Sûresi: 12.)