Lâkin hakkın olamaz her doğruyu söz etmek. Bunu iyi bilmeli. "Huz mâ safa dâ mâ keder"
kendine düstur etmeli.
Güzel gör, hem güzel bak; tâ güzel düşünmeli. Güzel bil, hem güzel düşün; tâ leziz hayatı bulmalı.
Hayat içinde hayattır hüsn-ü zanda emeli. Sû-i zanla yeistir, saadet muharribi, hem de hayatın kàtili.
Bir meclis-i misâlîde,
şeriatla medeniyet-i hâzıra, dehâ-i fennî ile hüdâ-i şer’î
muvâzeneleri
Birinci Harbin Mütâreke başında, bir Cuma gecesinde bir rüyâ-i sâdıkada, misâlî âleminde, bir meclis-i azîmde benden suâl ettiler:
"Mağlûbiyet sonunda İslâmın âleminde ne hal peydâ olacak?" Asr-ı hâzır mebusu sıfatıyla söyledim; onlar da dinlediler.
Eski zamandan beri istiklâl-i İslâmın bekàsı, hem kelimetullâhın i’lâsı için, farz-ı kifâye-i cihadı, o lâzıme-i diyânet,
Deruhte ile, kendini yekvücud-u vahdânî, İslâmın âlemine fedaya vazifedar, hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet,
Şu millet-i İslâmın felâket-i mâzisi, getirecek de elbet İslâmın âlemine saadet ve hürriyet. Olur geçen musîbet
İstikbâlde telâfi. Üçü veren, üç yüzü kazandıran, etmiyor elbette hiç hasâret. Halini istikbâle tebdil eder, zîhimmet.
Zîrâ ki şu musîbet, hayatımız mâyesi olan şefkat, uhuvvet, tesânüd-ü İslâmî hârikulâde etti, inkişaf-ı uhuvvet,
Tesri-i ihtizâzı, tahrib-i medeniyet. Deniyet-i hâzıra sûreti değişecek, sistemi bozulacak. Zuhur edecek o vakit
İslâmî medeniyet. Müslümanlar bilihtiyâr elbet evvel girecek. Muvâzene istersen: Şer’in medeniyeti, şimdiki medeniyet;
Esaslara dikkat et, âsârlara nazar et. Şimdiki medeniyet esasâtı menfîdir. Menfî olan beş esas ona temel, hem kıymet.