Sözler On Yedinci Söz

kapısıdır. Dünya ise, bütün şâşaasıyla, âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Elbette, zindân-ı dünyadan bostân-ı cinâna çıkmak ve müz’ic dağdağa-i hayat-ı cismâniyeden âlem-i rahata ve meydan-ı tayerân-ı ervâha geçmek ve mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzûr-u Rahmân’a gitmek, bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir.
• Beşincisi: Kur’ân’ı dinleyen insana, Kur’ân’daki ilm-i hakikati ve nur-u hakikatle dünyanın mahiyetini bildirmekliğiyle, dünyaya aşk ve alâka pek mânâsız olduğunu anlatmaktır. Yani, insana der ve ispat eder ki:
"Dünya bir kitâb-ı Samedânîdir. Huruf ve kelimâtı nefislerine değil, belki Başkasının zât ve sıfât ve esmâsına delâlet ediyorlar. Öyle ise mânâsını bil, al; nukuşunu bırak, git.
"Hem bir mezraadır. Ek ve mahsülünü al, muhâfaza et; müzahrafâtını at, ehemmiyet verme.
"Hem birbiri arkasında dâim gelen geçen aynalar mecmûasıdır. Öyle ise onlarda tecellî edeni bil, envârını gör ve onlarda tezâhür eden esmânın tecelliyâtını anla ve Müsemmâlarını sev; ve zevâle ve kırılmaya mahkûm olan o cam parçalarından alâkanı kes.
"Hem seyyar bir ticaretgâhtır. Öyle ise alışverişini yap, gel; ve senden kaçan ve sana iltifat etmeyen kafilelerin arkalarından beyhûde koşma, yorulma.
"Hem muvakkat bir seyrangâhtır. Öyle ise nazar-ı ibretle bak ve zâhirî çirkin yüzüne değil, belki Cemîl-i Bâkîye bakan gizli, güzel yüzüne dikkat et, hoş ve faydalı bir tenezzüh yap, dön; ve o güzel manzaraları irâe eden ve güzelleri gösteren perdelerin kapanmasıyla, akılsız çocuk gibi ağlama, merak etme.
"Hem bir misafirhânedir. Öyle ise onu yapan Mihmandâr-ı Kerîmin izni dairesinde ye, iç, şükret; kanunu dairesinde işle, hareket et. Sonra arkana bakma, çık, git; herzekârâne fuzûlî bir sûrette karışma. Senden ayrılan ve sana âit olmayan şeylerle mânâsız uğraşma ve geçici işlerine bağlanıp boğulma" gibi zâhir hakikatlerle dünyanın iç yüzündeki esrârı gösterip dünyadan müfârakatı gayet hafifleştirir, belki hüşyar olanlara sevdirir ve rahmetinin herşeyde ve her şe’ninde bir izi bulunduğunu gösterir.
İşte Kur’ân, şu beş veche işaret ettiği gibi, başka hususi vecihlere dahi âyât-ı Kur’âniye işaret ediyor. Veyl o kimseye ki, şu beş vecihten bir hissesi olmaya.