Her zîhayat Senin temâşâna, san’atın olan zemin yüzüne her yerden çıkıp bakıyorlar.
Aşağıdan, yukarıdan dellâllar gibi çıkıp bağırıyorlar.
Senin cemâl-i nakşından keyiflenip, o dellâl-misâl ağaçlar oynuyorlar.
Senin kemâl-i san’atından neş’elenip, güzel güzel sadâ veriyorlar.
Güyâ sadâlarının tatlılığı, onları da neş’elendirip nâzeninâne bir naz ettiriyor.
İşte ondandır ki; şu ağaçlar raksa gelmiş, cezbe istiyorlar.
Şu Rahmet-i İlâhiyenin âsârıyladır ki; her zîhayat, kendine mahsus tesbih ve namazın dersini alıyorlar.
Ders aldıktan sonra, herbir ağaç, yüksek bir taş üzerinde Arşa başını kaldırıp durmuşlar.
Herbirisi, yüzler ellerini, Şehbâz-ı Kalender
Hâşiye 1
gibi dergâh-ı İlâhîye uzatıp muhteşem bir ibâdet vaziyetini almışlar.
Hâşiye 1 Şehbâz-ı Kalender, meşhur bir kahramandır ki, Şeyh Geylânî’nin irşâdıyla, dergâh-ı İlâhîye ilticâ edip, mertebe-i velâyete çıkmıştır.