hikmetli bir vazifesi ve hizmeti vardır. Zerre miktar şaşırsa, sıhhat ve idare-i beden bozulur. Kan damarlarına, his ve hareket âsablarına, hattâ bedenin heyet-i umumiyesinde birer mahsus vazifesi, hikmetli birer vaziyeti vardır. Binlerle imkânât içinde, bir Sâni-i Hakîmin hikmetiyle o muayyen vaziyet verilmiştir.
Öyle de, bu kâinattaki mevcudât, herbiri kendi zâtı ile, sıfâtı ile, çok imkânât yolları içinde has bir vücudu ve hikmetli bir sûreti ve faydalı sıfatları nasıl bir Vâcibü’l-Vücuda şehâdet ederler; öyle de, mürekkebâta girdikleri vakit, herbir mürekkebde daha başka bir lisânla yine Sâniini ilân eder. Git gide tâ en büyük mürekkebe kadar nisbeti ve vazifesi, hizmeti itibâriyle Sâni-i Hakîmin vücûb-u vücuduna ve ihtiyârına ve irâdesine şehâdet eder. Çünkü, bir şeyi bütün mürekkebâta hikmetli münâsebetleri muhâfaza sûretinde yerleştiren, bütün o mürekkebâtın Hàlıkı olabilir. Demek, birtek şey binler lisânlarla Ona şehâdet eder hükmündedir.
İşte, kâinatın mevcudâtı kadar değil, belki mevcudâtın sıfât ve mürekkebâtı adedince imkânât noktasından da Vâcibü’l-Vücudun vücuduna karşı şehâdetler geliyor.
İşte ey gàfil! Kâinatı dolduran bu şehâdetleri, bu sadâları işitmemek!.. Ne derece sağır ve akılsız olmak lâzım geliyor; haydi sen söyle.
Otuz Birinci Pencere
Şu pencere insan penceresidir ve enfüsîdir. Ve enfüsî cihetinde şu pencerenin tafsilâtını binler muhakkikîn-i evliyânın mufassal kitaplarına havale ederek, yalnız feyz-i Kur’ân’dan aldığımız birkaç esasa işaret ederiz. Şöyle ki:
On Birinci Sözde beyân edildiği gibi, "İnsan öyle bir nüsha-i câmiadır ki, Cenâb-ı Hak bütün esmâsını insanın nefsi ile insana ihsâs ediyor." Tafsilâtını başka Sözlere havale edip yalnız üç noktayı göstereceğiz.
BİRİNCİ NOKTA:
İnsan üç cihetle esmâ-i İlâhiyeye bir aynadır.
Birinci vecih:
Gecede zulümât, nasıl nuru gösterir; öyle de, insan zaaf ve acziyle, fakr ve hâcâtıyla, naks ve kusuruyla bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor ve hâkezâ, pekçok evsâf-ı İlâhiyeye bu sûretle
Muhakkak ki Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. (Tîn Sûresi: 4.)
Kesin olarak imân edenler için yeryüzünde nice deliller vardır. • Kendi nefislerinizde de böyle deliller vardır. Hâlâ görmez misiniz? (Zâriyât Sûresi: 20-21.)