Sözler Otuzuncu Söz

Sonra baktım ki, ben kendi kendime mâlik değilim. Birisi beni tecrübe ediyor. Yine evvelki vaziyette, o sahrâ-i azîmede, boğucu bulut altında yine ben kendimi gördüm. Daha başka bir yolda, bir sâik beni sevk ediyordu. Bu defa tahte’z-zemin değil, belki seyir ve seyahatle yeryüzünü kat’ edip öteki yüze geçmek için gidiyordum. O seyahatimde öyle acâib ve garâibi görüyordum ki, tarif edilmez. Deniz bana hiddet ediyor, fırtına beni tehdit eder, Her şey bana müşkülât peydâ eder. Fakat, yine Kur’ân’dan bana verilen bir vâsıta-i seyahatimle geçiyordum, galebe çalıyordum. Git gide, bakıyordum her tarafta seyyahların cenâzeleri bulunuyor; o seyahati bitirenler, binde ancak birdir.
Her ne ise, o buluttan kurtulup, zeminin öteki yüzüne geçip güzel güneşle karşılaştım. ruhefzâ nesîmi teneffüs ederek, "Elhamdülillâh" dedim. O cennet gibi o âlemi seyre başladım.
Sonra baktım, biri var ki, beni orada bırakmıyor. Başka yolu bana gösterecek gibi, yine beni bir anda o müthiş sahrâya getirdi. Baktım ki, yukarıdan inmiş aynı asansörler gibi, muhtelif tarzlarda bâzı tayyâre, bâzı otomobil, bâzı zembil gibi şeyler görünüyor. Kuvvet ve istidada göre onlara atılsa, yukarıya çekiliyor. Ben de birisine atladım. Baktım, bir dakika zarfında bulutun fevkıne beni çıkardı. Gayet güzel, müzeyyen, yeşil dağların üstüne çıktım. O bulut tabakası, dağın yarısına kadar gelmemişti. En latîf bir nesîm, en leziz bir âb, en şirin bir ziyâ her tarafta görünüyor.
Baktım ki, o asansörler gibi nurânî menziller her tarafta var. Hattâ iki seyahatimde ve zeminin öteki yüzünde onları görmüştüm, anlamamıştım. Şimdi anlıyorum ki, şunlar Kur’ân-ı Hakîmin âyetlerinin cilveleridir.
İşte, -1- ile işaret olunan evvelki yol, tabiata saplananların ve tabiiyyun fikrini taşıyanların mesleğidir ki, onda hakikate ve nura geçmek için ne kadar müşkülât olduğunu hissettiniz.
-2- ile işaret olunan ikinci yol, esbâbperestlerin ve vesâite icad ve tesir verenlerin, meşâiyyun hükemâsı gibi, yalnız akıl ile, fikir ile hakikatü’l-hakàika ve Vâcibü’l-Vücudun mârifetine yol açanların mesleğidir.
-3- ile işaret olunan üçüncü yol ise, sırat-ı müstakîm ehli olan ehl-i Kur’ân’ın cadde-i nurâniyesidir ki, en kısa, en rahat, en selâmet ve herkese açık, semâvî ve Rahmânî ve nurânî bir meslektir.

1 Sapıtmış olanların değil. (Fâtiha Sûresi: 7.)

2 Gazaba uğrayanların değil. (Fâtiha Sûresi: 7.)

3 Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun kimselerin. (Fâtiha Sûresi: 7.)