Yeni zamanın feylesofuna şu kelime şöyle ifhâm eder ki: Manzûme-i Şemsiyeyi teşkil eden küremiz, sâir seyyâreler, bidâyette güneşle mümtezic olarak açılmamış bir hamur şeklinde iken, Kadîr-i Kayyûm, o hamuru açıp, o seyyâreleri birer birer yerlerine yerleştirerek, güneşi orada bırakıp zeminimizi buraya getirerek, zemine toprak sererek, semâ cânibinden yağmur yağdırarak, güneşten ziyâ serptirerek dünyayı şenlendirip, bizleri içine koymuştur anlar, başını tabiat bataklığından çıkarır,
-1- der.
• Meselâ,
-2-’daki lâm’ı hem kendi mânâsını, hem fî mânâsını, hem ilâ mânâsını ifade eder. İşte,
-3-’in lâm’ı, avâm o lâm’ı ilâ mânâsında görüp fehmeder ki, "Size nisbeten ışık verici, ısındırıcı, müteharrik bir lâmba olan güneş, elbette bir gün seyri bitecek, mahall-i kararına yetişecek, size faydası dokunmayacak bir sûret alacaktır" anlar. O da, Halık-ı Zülcelâlin güneşe bağladığı büyük ni’metleri düşünerek
-4- der.
Ve âlime dahi, o lâm’ı ilâ mânâsında gösterir. Fakat güneşi yalnız bir lâmba değil, belki bahar ve yaz tezgâhında dokunan mensucât-ı Rabbâniyenin bir mekiği, gece gündüz sayfalarında yazılan mektubât-ı Samedâniyenin mürekkebi, nur bir hokkası sûretinde tasavvur ederek, güneşin cereyân-ı sûrîsi alâmet olduğu ve işaret ettiği intizamât-ı âlemi düşündürerek, Sâni-i Hakîmin san’atına
-5- ve hikmetine
-6- diyerek secdeye kapanır.
Ve kozmoğrafyacı bir feylesofa lâm’ı fî mânâsında şöyle ifham eder ki: Güneş, kendi merkezinde ve mihveri üzerinde zenberekvârî bir cereyan ile, manzûmesini emr-i İlâhî ile tanzim edip tahrik eder. Şöyle bir saat-i kübrâyı halk edip tanzim eden Sâni-i Zülcelâline karşı kemâl-i hayret ve istihsan ile
-7- der, felsefeyi atar, hikmet-i Kur’âniyeye girer.
1 Zâtında ve sıfatlarında tek ve bir olan Allah’a imân ettim.
2 Güneş de kendisine tayin edilmiş bir yere doğru akıp gider. (Yâsin Sûresi: 38.)
3 Tayin edilmiş bir yere doğru.
4 Allah her türlü kusur ve noksan sıfattan münezzehtir; ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
5 Allah dilemiş, ne güzel yaratmış.
6 Allah ne mübârek yaratmış.
7 Büyüklük ve kudret Allah’a mahsustur.