Sözler Yirmi Beşinci Söz

Üçüncü Şûle
Üç Ziyâsı var.
Birinci Ziyâ
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın büyük bir vech-i i’câzı On Üçüncü Sözde beyân edilmiştir. Kardeşleri olan sâir vücûh-u i’câz sırasına girmek için, bu makama alınmıştır.
İşte, Kur’ân’ın herbir âyeti, birer necm-i sâkıp gibi i’câz ve hidâyet nurunu neşr ile küfür ve gaflet zulümâtını dağıttığını görmek ve zevk etmek istersen, kendini Kur’ân’ın nüzûlünden evvel olan o asr-ı câhiliyette ve o sahrâ-i bedeviyette farz et ki, herşey zulmet-i cehil ve gaflet altında perde-i cümûd-u tabiata sarılmış olduğu bir anda, birden Kur’ân’ın lisân-ı ulvîsinden,
-1-
-2- gibi âyetleri işit, bak. O ölmüş veya yatmış mevcudât-ı âlem, -3- , sadâsıyla, işitenlerin zihninde nasıl diriliyorlar, hüşyâr oluyorlar, kıyam edip zikrediyorlar.
Hem, o karanlık gökyüzünde birer câmid ateşpâre olan yıldızlar ve yerdeki perişan mahlûkat, -4- sayhasıyla, işitenin nazarında nasıl gökyüzü bir ağız, bütün yıldızlar birer kelime-i hikmetnümâ, birer nur-u hakikatedâ ve arz bir kafa ve berr ve bahr birer lisân ve bütün hayvanât ve nebâtât birer kelime-i tesbihfeşân sûretinde arz-ı dîdar eder. Yoksa, bu zamandan tâ o zamana bakmakla, mezkûr zevkin dekàikını göremezsin. Evet, o zamandan beri nurunu neşreden ve mürûr-u zamanla ulûm-u müteârife hükmüne geçen ve sâir neyyirât-ı İslâmiye ile parlayan ve Kur’ân’ın güneşiyle gündüz rengini alan bir vaziyet ile veyahut sathî ve basit bir perde-i ülfet ile baksan, elbette herbir âyetin ne kadar tatlı bir zemzeme-i i’câz içinde ne çeşit zulümâtı dağıttığını hakkıyla göremezsin ve birçok enva-ı i’câzı içinde bu nevi i’câzını zevk edemezsin.

1 Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye gàliptir ve hikmeti her şeyi kuşatır. (Hadîd Sûresi: 1.)

2 Göklerde ve yerde ne varsa, her şeyin hakiki sahibi olan, her türlü noksandan münezzeh bulunan, kudreti herşeye gàlip olan ve hikmeti her şeyi kuşatan Allah’ı tesbih eder. (Cumâ Sûresi: 1.)

3 Tesbih etti, tesbih eder.

4 Yedi gök ve yer Onu tesbih eder. (İsrâ Sûresi: 44.)