Sözler Yirmi Dokuzuncu Söz

bizzarûre, bilbedâhe kalbe gösterir, aklın gözüne sokuyor.
Mâdem şu âlemde bir hakikat vardır; bilbedâhe hakiki rahmet vardır. Mâdem hakiki rahmet vardır; saadet-i ebediye olacaktır. Onuncu Sözün Dördüncü Hakikati, İkinci Hakikati ile beraber şu hakikati gündüz gibi aydınlatmıştır.
Sekizinci Medar: İnsanın fıtrat-ı zîşuuru olan vicdânı saadet-i ebediyeye bakar, gösterir. Evet, kim kendi uyanık vicdânını dinlerse, "Ebed, ebed!" sesini işitecektir. Bütün kâinat o vicdâna verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz. Demek, o vicdan, o ebed için mahlûktur. Demek, bu vicdânî olan incizab ve cezbe, bir gàye-i hakikiyenin ve bir hakikat-i câzibedarın yalnız cezbi ile olabilir. Onuncu Sözün On Birinci Hakikatinin hâtimesi bu hakikati göstermiştir.
Dokuzuncu Medar: Sâdık, masdûk, musaddak olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmın ihbârıdır. Evet, o Zâtın (a.s.m.) sözleri, saadet-i ebediyenin kapılarını açmıştır ve Onun (a.s.m.) kelâmları, saadet-i ebediyeye karşı birer penceredir. Zâten bütün enbiyânın (aleyhimüsselâm) icmâını ve bütün evliyânın tevâtürünü elinde tutmuş, bütün kuvvetiyle bütün dâvâları tevhid-i İlâhîden sonra şu haşir ve saadet noktasında temerküz ediyor. Acaba, şu kuvveti sarsacak bir şey var mıdır? Onuncu Sözün On İkinci Hakikati, şu hakikati pek zâhir bir sûrette göstermiştir.
Onuncu Medar: On üç asırda yedi vecihle i’câzını muhâfaza eden ve Yirmi Beşinci Sözde ispat edildiği üzere, kırk adet enva-ı i’câzıyla mu’cize olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın ihbarât-ı katiyesidir.
Evet, o Kur’ân’ın nefs-i ihbârı, haşr-i cismânînin keşşâfıdır ve şu tılsım-ı muğlâk-ı âlemin ve şu reme-i hikmet-i kâinatın miftâhıdır. Hem o Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın tazammun ettiği ve mükerreren tefekküre emredip nazara vaz’ eylediği berâhin-i akliye-i katiye, binlerdir. Ezcümle, bir kıyas-ı temsilîyi tazammun eden, -1- ve -2- ve bir delil-i adâlete işaret eden, -3- gibi pek çok âyât ile haşr-i cismânîdeki saadet-i ebediyeyi gösterecek pek çok dürbünleri, nazar-ı beşerin dikkatine vaz’ etmiştir. Kur’ân’ın sâir âyetleri ile izah ettiği şu ve ’deki kıyas-ı temsilînin hulâsasını Nokta Risâlesinde şöyle beyân etmişiz ki:

1 De ki: Onu ilk önce kim yaratmışsa, tekrar o diriltecek. (Yâsin Sûresi: 79.)

2 Halbuki, O sizi halden hale sokarak yaratmıştır. (Nuh Sûresi: 14.)

3 Rabbin ise, kullarına haksızlık edecek değildir. (Fussılet Sûresi: 64.)