biz talebelerinizle birlikte Afyon hapsinde temâdi-i mevkufiyetimize sebep olan ve Nurun kabil-i inkâr olmayan muciznümâ hakikatlerini hasûdâne nazarla mütalâa eden ehl-i vukuf ulemasına, siz sevgili Üstadımız, hem Risale-i Nur yirmi beş senedenberi sükût etmişken, o muhterem allâmelerin ehl-i imanı, hususan hamele-i Kur’ân’ı müdafaa ve muhafaza en büyük vazifeleri iken, Afyon adliyesini aleyhimize teşvik edip tahrik eden raporlarına karşı siz sevgili Üstadımızı esefle mukabeleye mecbur eden yazılarınız şefkatinizin eseri olduğu şüphesizdir. Yirmi beş seneden beri, zaman zaman gizli düşmanlarınıza karşı bir avuç talebenizle mücadeleye giren siz sevgili Üstadımızı ve Kur’ân’ın en büyük hakikatlerini muhtevî Risale-i Nur’u müdafaa etmek şöyle dursun, en tehlikeli vakitlerimizde cephe alan bu âlimlere karşı pekçok sualleri sormak hakkınız iken, pek cüz’î sualleriniz, o âlimleri ikazdan başka birşey olmayacak. Böyle en nazik zamanlarda muavenetinize pekçok muhtaç olduğumuz menbalardan doğan ümitsizliklerimizi büyük bir izzete tebdil eden ve pek büyük bir ihsan-ı İlâhî olan inâyet-i hâssa, bu Afyon hapsinde tekrar kendini gösterdi. Sekiz aydan beri titremeyen zemin, siz sevgili Üstadımıza, Risale-i Nur’a hücum zamanlarında, gizli düşmanların hücumuyla gelen zelzeleleri yazarken, bugün yine zemin hiddet edip iki defa şiddetli bir surette titremesiyle bizi de şahit göstermiş, ümitlerimizi takviye etmiş, imhânıza susayan insafsız düşmanlarınızın en dehşetli savletleri karşısında zâhirî kimsesizliğinize şefkat etmiş, maddeten aczinize merhamet etmiş, imdadınıza yetişmiş, titreyen zeminle dâvânızın doğruluğunu tasdik etmiş. İlâhî ve melekûtî bir kudretle mübarek kaleminizden çıkıp yükselen "Zafer bizimdir" beşaretlerinizi ihtar ile, bizleri siz sevgili Üstadımıza çok minnettar eylemiştir.
El-Bâkî Hüve’l-Bâkî,
Çok kusurlu talebeniz
Hüsrev
¨ ¨ ¨
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: İhtiyat ve temkin ve meşveret etmek lâzımdır.
Saniyen: Zübeyir bana merhum biraderzadem Abdurrahman yerine ve Ceylân merhum biraderzadem Fuad bedeline verilmiş diye mânevî ihtar aldım. Ben de burada işimi onlara bıraktım.
Salisen: Haber aldım ki, çok çalışan, fakat ihtiyatsız Ahmed Feyzi’nin Mâidetü’l-Kur’ân başında malûm mektubumu mahkeme heyeti bahane ederek - ki,