Bu pek azim mesele-i kudrete dair Arabi fıkranın kısaca mealinin bir nevi tercümesinden evvel, kalbe ihtar edilen bir hakikati beyan ederiz. Şöyle ki:
Kudretin vücudu, kainatın vücudundan daha ziyade katidir. Belki bütün mahlukat, herbiri, hem beraber, o kudretin mücessem kelimatıdır, onun aynelyakin vücudunu gösterirler. Onun mevsufu olan Kadir-i Mutlaka adetlerince şehadetler ederler. Daha hüccetlerle o kudretin ispatına ihtiyaç yoktur. Belki, imanda en ehemmiyetli bir esas, haşir ve neşrin en kuvvetli bir temel taşı ve çok mesail-i imaniye ve hakaik-ı Kur’aniyeye en lüzumlu bir medar olan ve
ayetinin dava ettiği ve bütün akıllar ona yol bulamadıklarından, hayrette, aczde, bir kısmı inkarda kaldıkları kudrete ait bir dehşetli hakikatin ispatı lazımdır.
İşte o esas, o temel, o medar, o dava, o hakikat ise mezkur ayetin mealidir. Yani,
"Ey cin ve ins! Bütün sizlerin yaratılmanız, icadınız ve haşirde ihyanız, diriltilmeniz, birtek nefsin icadı gibi kudretime kolaydır. " Bir baharı tek bir çiçek misillü suhuletle icad eder. Cüzi, külli, küçük, büyük, az, çok, o kudrete nisbeten farkları yoktur. Seyyareleri, zerreler gibi kolay döndürür.
İşte, mezkur Arabi fıkra, yalnız bu dehşetli meseleye Dokuz Basamak ile pek kati ve kuvvetli bir hücceti beyan eder. Gayet kısa bir meali şudur:
Basamağın esasına işaret eden,
Yani, herşeye kadir öyle bir kudreti var ki, bütün eşyayı ihata etmiş ve Zat-ı Vacibü1-Vücuda lüzum-u zati ile ve fenn-i mantık tabirince "zaruriyet-i naşie" ile lazımdır, vaciptir; infikaki muhaldir, imkanı yoktur. Madem böyle bir lüzumla böyle bir kudret Zat-ı Akdestedir; elbette onun zıddı olan acz, hiçbir cihetle içine giremez, Zat-ı Kadire arız olamaz. Madem birşeyde mertebelerin bulunması, onun zıddı içine girmesiyledir. Mesela, hararetin derece ve mertebeleri, soğuğun girmesi ve güzelliğin ise, çirkinliğin müdahalesi ile olması ve bu zati kudrete zıt olan acz, Ona yanaşması, hiçbir cihetle imkanı yok. Elbette, o kudret-i mutlakada mertebeler
Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman Suresi: 28. )