Şuâlar On Dördüncü Şuâ

yüz yirmi adamdan on beşine altışar ay ceza verdi. Biz dahi bu cezayı çektik. Ve madem birkaç sene evvel Risale-i Nur’un bütün eczaları Isparta hükûmetinin eline geçti. Birkaç ay tetkikten sonra, sahiplerine iade edilmiş. Ve madem o cezadan sonra, Kastamonu’da sekiz sene zarfında şiddetli taharriyata zabıtayı ve adliyeyi alâkadar edecek bir tereşşuh bulunmamış. Ve madem Kastamonu’daki son taharride bir kısım risalelerimin, hiç bulunmayacak ve neşredilmeyecek bir tarzda kaç sene evvel odun yığınları altına saklanmış olduğu göründü ve heyet-i zabıtaca tahakkuk etti. Ve madem, Kastamonu’da polis müdürü ve adliyesi o saklanmış zararsız kitaplarımı bana iade etmek üzere kat’î söz verdikleri halde, ikinci gün birden Isparta’dan tevkif emri geldiğinden, daha o emanetlerimi almadan sevk edildim. Ve madem Denizli ve Ankara mahkemeleri bizi beraat ve umum risalelerimizi bize iade ettiler. Elbette ve elbette, bu mezkûr altı hakikate binaen, Denizli Mahkemesi ve müddeiumumîsi gibi, Afyon adliyesi ve müddeiumumîsi benim çok ehemmiyetli bu hukukumu nazar-ı dikkate almaları, vazifeleri muktezasıdır. Ve hukuk-u umumiyeyi müdafaa eden müddeiumumîden, Risale-i Nur münasebetiyle ehemmiyetli bir hukuk-u âmme hükmüne geçen bu şahsî hukukumu da müdafaa edeceğine ümitvarım ve bekliyorum.
Yirmi iki seneden beri hayat-ı içtimaiyeden çekilen ve şimdiki kanunları ve tarz-ı müdafaayı bilmeyen ve Eskişehir ve Denizli mahkemelerinde cerh edilmez yüz sayfalık müdafaatını bu yeni mahkemeye karşı da aynen takdim eden ve o zamana kadar kusurlarının cezasını çeken ve ondan sonra Kastamonu’da ve Emirdağında mütemadiyen tarassut altında ve haps-i münferit tarzında yaşayan Yeni Said, sükût ile sözü Eski Said’e bırakıyor. Eski Said de diyor ki:
Yeni Said dünyadan yüzünü çevirdiği için, ehl-i dünya ile konuşmayı, müdafaat-ı kat’iye mecburiyeti olmadan yapmıyor, lüzum görmüyor. Fakat bu meselede çok mâsum rençber ve esnaf adamlar, bize az bir münasebetiyle tevkif edilerek, iş zamanında, çoluk çocuklarına nafaka tedarik edemediklerinden, şiddetli rikkatime dokundu. Derinden derine beni ağlattı. Kasem ederim, eğer mümkün olsaydı, onların bütün zahmetlerini kendime alırdım. Zaten bir kusur varsa benimdir. Onlar mâsumdurlar. İşte bu elîm hâlet için, Yeni Said’in sükûtuna rağmen, ben diyorum:
Madem, Isparta ve Denizli ve Afyon müddeiumumîlerinin yüzer lüzumsuz suallerine bîçare Yeni Said cevap veriyor. Benim de, on üç sene evvel, başta Kaya Şükrü olarak, Dahiliye Vekâletinden ve şimdiki Adliye Vekâletinden hukukumuzu müdafaa niyetiyle üç sual sormak bir hakkımdır.
Birincisi: Risale-i Nur’un talebesi olmayan ve yanında yalnız âdi bir mektubumuz bulunan Eğirdirli bir adamın bir jandarma çavuşuyla vukuatsız bir münakaşa-i lisaniyesi yüzünden beni ve yüz yirmi adamı tevkif ile dört ay mahkeme tahkikinden sonra, on beş bîçareden başka, bütün beraat kazanmakla mâsumiyetleri tahakkuk eden yüzden ziyade adamlara binler lira zarar vermek, hangi kanun iledir? Böyle imkânatı vukuat yerinde istimal etmek hangi usul iledir? Ve Denizli’de