Asa-yı Musa — On Birinci Hüccet-i Îmaniye(Yirmi İkinci Sözün Birinci Makamı)

O serseri adam dedi: "Ben bütün rahatımı, keyfimi onu düşünmemekte görüyorum. Hem böyle aklıma sığışmayan şeylerle uğraşmayacağım. Bütün bu işler, tesadüfî ve karma karışık işlerdir; kendi kendine dönüyor. Benim neme lâzım?"
Akıllı arkadaşı ona dedi: "Senin bu temerrüdün beni de, belki çoklarını da belâya atacaktır. Bir edepsizin yüzünden, bâzan olur ki, bir memleket harab olur."
Yine o serseri dönüp, dedi ki: "Ya katiyen bana ispat et ki, bu koca memleketin tek bir Mâliki, tek bir Sânii vardır; yahut bana ilişme."
Cevaben arkadaşı dedi: "Mâdem inadın divânelik derecesine çıkmış; o inadınla bizi ve belki memleketi bir kahra giriftar edeceksin. Ben de sana on iki bürhan ile göstereceğim ki, bir saray gibi şu âlemin, bir şehir gibi şu memleketin tek bir ustası vardır. Ve o usta, her şeyi idare eden yalnız odur. Hiçbir cihette noksaniyeti yoktur. Bize görünmeyen o usta, bizi ve her şeyi görür ve sözlerini işitir. Bütün işleri mu’cize ve hârikadır. Bütün bu gördüğümüz ve dillerini bilmediğimiz şu mahlûklar onun memurlarıdır."
Birinci Bürhan
Gel, her tarafa bak, her şeye dikkat et. Bütün bu işler içinde gizli bir el işliyor. Çünkü, bak, bir dirhem
Hâşiye 1 kadar kuvveti olmayan, bir çekirdek küçüklüğünde bir şey, binler batman yükü kaldırıyor. Zerre kadar şuuru Hâşiye 2 olmayan, gayet hakîmâne işler görüyor.
Demek bunlar kendi kendilerine işlemiyorlar. Onları işlettiren gizli bir kudret sahibi vardır. Eğer kendi başına olsa, bütün baştan başa bu gördüğümüz memlekette her iş mucize, her şey mu’cizekâr bir hârika olmak lâzım gelir. Bu ise bir safsatadır.
İkinci Bürhan
Gel, bütün bu ovaları, bu meydanları, bu menzilleri süslendiren şeyler üstüne dikkat et. Her birisinde o gizli zâttan haber veren işler var. âdetâ her biri birer turra, birer sikke gibi, o gaybî Zâttan haber veriyorlar. İşte, gözünün önünde, bak, bir dirhem pamuktan
Hâşiye 3 ne yapıyor! Bak, kaç top çuha ve patiska ve çiçekli kumaş çıktı. Bak, ondan ne kadar şekerlemeler, yuvarlak tatlı köfteler yapılıyor ki, bizim gibi binler adam giyse ve yese, kâfi gelir.
Hem de bak, bu demiri, toprağı, suyu, kömürü,

Hâşiye 1
Ağaçları başlarında taşıyan çekirdeklere işarettir.

Hâşiye 2
Kendi kendine yükselmeyen ve meyvelerin sıkletine dayanmayan üzüm çubukları gibi nâzenin nebâtâtın ağaçlara latîf eller atıp, sarmalarına ve onlara yüklenmelerine işarettir.