Hem cây-ı dikkattir ki:
âyetinde şu âyet gibi, bütün huruf-u hecâiyeyi tazammun etmiş. Fakat bunun aksine olarak, o hurufatın tekraratı acip bir tarz-ı münasebettedir. Şu âyet ise birbirine bakıyor. Kardeş kardeşine muvafık gelmiyor. Demek şu âyetteki hurufatın vazifesi, âyetin mânâsını teyid ederek, bahsettiği Sahabelerin esmâsına bakıyorlar. Evet, şu âyet-i kerîme, cümleleriyle gösterdiği aynı hükmü, yine kelimeleriyle, hurufatıyla aynı mânâya işaret eder. Meselâ, şu âyetin hurufatları Ashaba baktıkları gibi, kayıtları da Ashabın sıfat-ı meşhuresine bakar. O sıfatı göstermekle o sıfat sahiplerine parmak basıyorlar.
Mesela:
’daki maiyet-i hassa, sohbet-i mahsusayı zikretmekle Ebu Bekiri’s-Sıddık’ın medar-ı fahri ve şöhreti olan maiyet-i hassa ile başına parmak basıyor.
şiddet-i hamiyet-i İslâmiyeyle küffâra galebe-i kat’iyesiyle şöhretşiâr olan Hazret-i Ömer’i ayna gibi gösterir.
şefkat-i rahîmâneyle meşhur-u enâm olan Hazret-i Osman-ı Zinnûreyne parmak basıyor.
kaydıyla, rükû ve secdede devam ve kesrette meşhur olan Hazret-i Aliyyi’l-Murtazâ’ya işaret ediyor.
cümlesiyle Ehl-i Bîat-ı Rıdvân’a,
Ashab-ı Suffa’ya,
fukahâ ve ulemâ-i Sahabeye,
Ashab-ı Huneyn ve Fetih, Uhud ve Bedir’deki Sahabelerin nâmdar yiğitlerine işaret ettiği gibi, enbiyadan sonra benî Âdem içinde en yüksek, en nâmdar, en mümtaz olan Sahabelerin medar-ı rüçhâniyetleri,
"Sonra Allah, bu kederin ardından size bir emniyet, bir uyuklama hali verdi..." Âl-i İmrân Sûresi, 3:154.