ziya harareti nakil ve kâinatı baştan başa istilâ eden madde-i esiriyeden başlayarak semavâtın yedi tabakasının kabul edilmesine hiçbir mâni olaınayacağı, fennen, aklen ve hikmeten muhtelif delâil ile isbat edilmesi ve sonunda semâvâtın yedi tabaka ve arzın yedi kat olduğu hakkında Kur’ân-ı Hakîmin ifâdatının tasdik edilişi, akıl ve kalb şübehata atılacak yol bulamaması, risâlelerin büyüklüklerine has bir keramet-i kübra olduğunu gösteriyor. Böyle azim hakikat-ı Kar’âniyeyi göremeyen feylesofların ve kozmoğrafyacıların kulakları çınlasın!
Evet, sevgili, kıymettar Üstadım, bu nurlu misilsiz eserler, insanın şübehatını izale ettiğine ve şüpheleri dâvet edecek karanlık bir nokta bırakmadığına kat’i bir kanaatle iman ettiğim gibi, temas ettiğim kardeşlerimden ve mütalâasında bulunan zevâttan kanaatımın umumen tasdik edildiğini işittiğim anlar, her tarafımı meserret kapladığını hissediyorum.
Ey sevgili Üstadım, her hususta size yapılacak dua için kelimat bulamıyorum. Zât-ı Zülcemal, bu kadar güzelliklere, hazine-i rahmetinden binler güzellikleri size ihsan etmekle mukabele buyursun. Âmin.
Husrev
Eyyühe’l-Üstad,
Kelâmullahi’l-Azîzi’l-Mennân olan Hazret-i Kur’ân, şeâir-i İslâmiyenin hâdimlerini cenâh-ı himaye ve re’fetine alarak, bu defaki hâdise-i elîmede bir seneden beri mülhidlerin çevirdikleri plânlarını akîm bırakıp, zahiren üç kardeşimizi beraat ve mânen milyonlar mü’min muvahhidînin zümresine nişâne-i beraatini bahş ve mülhidlere ebediyet ve ezeliyeti izharla kendini müdafaa ve hadimlerini muhafaza ve himaye ettiğini ve edeceğini göstermekle, Kur’ân hâdimlerinin kulûbu, behçet ve sürura müstağrak olarak, ilerlemek istedikleri hâlisâne emel ve gayelerinde adımlarını daha ziyade uzatmaya ve dairelerini daha ziyade tevsie başlamışlardır. Elhamdü lillâh, hâzâ min fadli Rabbî.
Aziz Üstadım, Cenab-ı Kibriyânın mahzâ bir lütuf ve nihayetsiz bir kerem ve ihsanı olarak Nurlar Külliyatı, bu abd-i pürkusur gibi nice gafillere ihsan buyurularak, sürekli yağmurların arz üzerinde tathîrat yaptığı gibi, nurlar mahallesinde şu asr-ı dalâlet ve devr-i bid’atte çirkâb-ı hayat-ı maddiye bataklığına batan bu âciz kula, "Zararın neresinden dönsen kârdır" ders-i ikazını vererek, hamden sümme hamden, zulmet vadisinden çıkararak şâhika-i Nura yetiştirmişti.